Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

92 syf.
·
Puan vermedi
Dili sivri, teşhisler oldukça radikal, okuyucuyu ya güldürecek ya da sinirlendirecek bir üsluba sahip Valeria Solanas manifestosu. Solanas'ın bu tarzı aslında anlatmak istediği konuyu başka bir duygu ve düşünce çerçevesinde değerlendirilmesine sebep olduğu için ekseriyetiyle manifesto niteliğine göre pek bir kaçık* diyebilirim. Solanas'ın, üzerine bol bol tartışma yapılacak pasajlarından çıkıp felsefi altyapısını anlatmak istiyorum. Çünkü toplumsal gelişim ancak değindiği felsefi yoldan geçmektedir. O yol da yozlaşmanın teşhisi, kabulü ve yok edilmesi üzerine bireyin, grubun ve toplumun alacağı tavırla alakalıdır. Hayata dair her ama her şey, yozlaşma seviyesiyle doğru orantılı olarak nitelikli bir değer kazanır ya da kaybeder. Örneğin tamamen fanatiklikle ve algıyla kolayca yönetilen bir toplum/insan; bilinç seviyesi düşürülmüş ve haliyle yaşam alanı ve tarzı olarak da oldukça sığ bir alana çekilmiş o alanda işlenmektedir. Böyle bir toplumun/insanın sanatta, edebiyatta, sporda, düşüncede, hatta hepsini bir kenara bırakayım sadece bir kez yaşadığı şu hayattan 'gerçekten' zevk alma konusunda bile ciddi eksiklikleri barındırır da farkında olmaz. İşte böyle bir toplumsal ortamda kadın-erkek ilişkisi de, kadın da ciddi problemler altında kalmış demektir. Öğrenilmiş çaresizlik terimini insanlık diline kazandıran bu sistem süreklilik sağlayabilmek adına bu farkında olmadan edinilmiş yozlaşmayı işleyip durmaktadır. Bu noktada Solanas, eril söylemi, eril yaşam şeklini ve dayatmacılığını çok ağır bir şekilde eleştirerek devam ettirilen bu algıyı parçalama çalışmıştır. -ki bence (çok hatalı teşhisler yapmış olsa da yer yer) isabetli bir tavır takınmıştır. Okuduğunuz zaman kendinizi bir tartışmanın içinde bulabilirsiniz. Buna düşmeden kitabın felsefesini kavrayın derim. Eril söylem üzerine, (erkek) Pierre Bourdieu'nün harika eleştirisini paylaşarak bitireyim; ''Sonuç olarak "Cesaret" denilen şeyin kökü çoğu zaman bir tür korkaklıktadır. Buna ikna olmak için erkekleri cinayete, işkenceye ya da tecavüze iten tüm o durumları hatırlamak yeterlidir. Zira tahakküm, sömürü veya baskıya yönelik istek, içinde zayıflığa yer olmayan "erkekler" dünyasından dışlanmaya dair o erkeksi korkuya dayalıdır.''
Erkek Doğrama Cemiyeti Manifestosu
Erkek Doğrama Cemiyeti ManifestosuValerie Solanas · Sel Yayıncılık · 20181,183 okunma
··
107 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.