Kitapta Çehov' un otuz yedi seçme öyküsü yer alıyor. Her biri çok etkileyici ve bir o kadar da güzeldi.
Toplumsal sorunları ortaya çıkarmak açısından çok başarılı öyküleri vardı. Kitabı okurken günümüz toplumuna olan benzerlikleri fark ettim. Sanki Çehov o zamanlardan bu zamanları görmüş ve öykülerini öyle yazmış ya da önceden de toplumlardaki sorunlar, insanlar benzerdi.
" Bahis" adlı öyküde bir konuşma sırasında ölüm cezasının mı yoksa hapis cezasının mı daha insancıl olduğu üzerine bir tartışma ortaya çıkıyor. Bir hukukçu hapis cezasının ölüm cezasından daha iyi olduğunu savunurken, bir banker ölüm cezasının daha iyi olduğunu savunur. Tartışma sonucu hukukçu ve banker bahse girerler. Öyküde bu bahis sonucu gelişen durumlar sonucunda değişen fikirleri çok başarılı bir şekilde işlenmiş. Beni şaşırtmıştı.
" Bir sanatçının öyküsü"nde bir sanatçının gözünden toplumdaki eksiklikler, farklı kesimlerde yaşanan problemlerin çözümsüz kalması durumu anlatılmış ve eleştirilmiş.
" Sinir bozukluğu" adlı öyküde geçen bir olayda iki haydut bir dilenciyi kesmiş, giysilerini pay etmişler. Biri eşyaların arasında donmuş içyağı bulmuş ve bunu yiyebileceklerini söylemiş ama diğeri de hristiyan oldukları ve Çarşamba günü yiyemeyecekleri bir yiyecek olduğunu söylemiş. Yani dilenciyi öldürürken inançlarını hatırlamıyorken daha sonrasında hristiyan oldukları akıllarına geliyor ve ona göre davranıyorlar. Yani herkes işine geldiği gibi bazı şeyleri kabul edip bazılarını reddedebiliyor.