Daha önce "Öğrenci Kız" adlı öyküsünü okuduğum bir yazar Dazai. Ve Dazai'nin hayatını okuduğumda bu kitabı daha iyi anladım ve ruh halini daha iyi tahlil edebildim. Kendi hayatıyla Yozo'nun hayatında pek çok benzerlik var. Kendi intiharından az bir zaman önce tamamladığı bu kitabı aslında bir veda mektubunun sonunu oluşturuyor. Yozo'nun başına gelenleri okurken aslında Dazai ile (gerçek ismiyle Şuci Tsuşima) tanışmış ve vedalaşmış oluyoruz.
Yozo kendi oluşturduğu ve kendinden ayrı tuttuğu "soytarı" rolünü, bir ikinci kişilik gibi sergiliyor. Ailesiyle, arkadaşlarıyla ve diğer insanlarla birlikteyken sık sık bu soytarı rolünü sergilemekten geri durmuyor ve bu rol ile var olmaya çalışıyor.
Soytarı rolünün aslında kendisine ağır bir yük olduğunu şu alıntıyla görüyoruz:
"Görünürde her zaman gülümsüyor olsam da içeride çaresiz bir mücadeleyle debeleniyordum, bir ipte yürüyordum, ter içindeydim, onları eğlendirdikçe felaket ihtimali her an yaklaşıyordu."
Ciddi şeyler söylediğinde dikkate alınmadığı için her şeyi alaya, komikliğe vuran karakterimiz giderek daha fazla içine çekiliyor. Başarısız intihar girişimleriyle, onun tabiriyle "utanç" dolu bir yaşam sürmeye çalışıyor. Ve bu utanç dolu yaşamı nihayetinde sona erdiriyor. Kitap sona erdiğinde, acaba daha farklı bir hayatı olabilir miydi, diye düşünmeden edemedim. İçinde bulunduğu sıkıntılı durum ve içsel bunalımlarının oradan oraya sürüklediği, yanlış şeylerin peşinden gidip yine kendisine zarar verecek bağımlılıklara sahip olmasaydı acaba nasıl olurdu? Belki de bu kitabı hiç okumamış olurduk.
İnsan hayatı karşılıklı olarak kandırılıp hiçbir şeyin farkına varmadan birbirlerine incittiği ve bu tuhaflığın bariz bir şekilde ortada olduğu örneklerle dolu.
Görünürde her zaman gülümsüyor olsam da içeride çaresiz bir mücadeleyle debeleniyordum, bir ipte yürüyordum, ter içindeydim, onları eğlendirdikçe felaket ihtimali her an yaklaşıyordu.
Mutlu muyum? Aslında küçüklüğümden beri insanlar sürekli şanslı biri olduğumu söylüyor ama bana sorarsanız cehennemde gibi hissediyorum, bana şanslı olduğumu söyleyenlerse benimkiyle kıyaslanamayacak ve ölçülemeyecek kadar mutlu görünüyorlar.
Sırf kendi görüşlerini belirttikleri, gerçekleri söyledikleri için aile bireyleri tarafından Salpêtriére Hastanesi'ne bırakılan kadınlar, burada "deli" muamelesi görerek doktorların oyuncağı haline gelir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle çepeçevre sarılan kadınlar, bu hapishane ve hastane birleşimi yerde ömürlerinin sonuna kadar kalmak mecburiyetinde bırakılmaktadır. Bazı dönemlerde hastanede bir balo düzenlenmekte ve dışarıdan misafirler kabul edilmektedir. (Tabiri caizse hayvanat bahçesini ziyaret edermiş gibi oraya gelip "deli" kadınları seyrediyorlar. )
Kitabı okurken kadınlara karşı sergilenen tavırlar sinirlerinizi fena halde bozacak, günümüzde maalesef hala devam eden bazı kuralları bir kez de buradaki karakterlerin yaşamasına şahit olacaksınız.
Deliler BalosuVictoria Mas · Fol Kitap Yayınları · 202174 okunma