Kitap, sen okunmaya değersin.
İncelemeye altını iki kere çizdiğim şu üç alıntıyla başlamak istiyorum.
“Yani akıllandım, artık insanlara bakıp şöyle demekteyim: Bu iyi adamdır, şu kötü. İster Bulgar olsun, ister Rum, isterse Türk! Hepsi bir benim için. Şimdi, iyi mi, kötü mü, yalnız ona bakıyorum. “
“Ayıp! İnsan ne zaman insan olacak be? Pantolonlar, kolalı yakalar, şapkalar giyiyoruz, ama hâlâ katırız, kurduz, tilkiyiz, domuzuz. Bizde Tanrı’nın sureti varmış! Kimde? Bizde mi? Tuh suratımıza!”
“Dünyayı bugünkü durumuna getiren nedir,
bilir misin? Yarım işler, yarım konuşmalar, yarım günahlar, yarım iyiliklerdir. Sonuna kadar git be insan, avara et ve korkma!”
Kitap yumuşak ve anlaşılır bir dille diyor ki: gel kardeşim otur şöyle sana diyeceklerim var. Aldattılar bizi...
İnsan denen ruhu kategorize ettirip dünya rafına dizdirdiler.
Kapıyı çekip çıkıp gitmekten korktuk
İnanmamaktan korktuk
Bağırmaktan
Dans etmekten
Sevmekten
Ve en nihayetinde yanılmaktan korktuk.
İnsan olmak bizim gördüklerimiz değildi. Biz korkak insanların çizdiği yolları görüp onların vardığı yerleri zafer saydık kendimize. Aslında her şey bir tutam deli olmabilmekte.
Gel, korkma kardeşim, seni insan denen aşağılık varlığın gizli odalara daldırayım. Bir köşesinde ağzını burnunu yamultayım. Böyle yaşamak olmaz be!
Çıkar o gözlükleri! Çıkar çıkar at çöpe!
Tak şunları.
Bak, nasıl?
Gördün mü bak, sırmış insan.
Hadi şimdi git, çözmeden ölme...
İnsanın içini dışını anlamış, insan olabilmeyi algılamış, kendini kilometrelerce aşmış bir yazarın kalemi ve işte bize de lazım olan bu.
Kitabın güzelliğini anlatacak söz bulamıyorum, her sayfası ayrı bir insanlık...Hayran kaldım. Kimdir bu zorba derseniz bana: Zorba büyük ruhtur, o bir delidir, yaşam kılavuzu, özgürlüğün simgesidir, derim.
Zorbalaşmanız dileğiyle...
Keyifli okumalar.