Emma Goldman, dinsel ve toplumsal tabulara cesur bir şekilde karşı çıkmış ve bunu praksis olarak ortaya koyabilmiştir. Özellikle, dinsel ve toplumsal yapıyı, erkek egemen kültürü, kapitalizmi, militarizmi, evlilik olgusunu radikal bir şekilde eleştirmiş ve çözüm olarak (klasik) anarşizmi ortaya koymuştur. Goldman'a göre anarşizm, bireyin özgürce faaliyette bulunduğu ve tüm otoriter kurumların imha edildiği toplumsal bir düzeni ifade etmektedir. Bununla birlikte o, sadece sağ değil, sol diktatörlüklere de karşı çıkmış ve özgürlüğün mahiyetini sürekli vurgulamıştır. Bu açıdan Goldman'ın hem felsefi hem de politik olarak tarihsel bir önemi olduğunu söyleyebiliriz.