Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Zevkler ve renkler tartışılmaz
Mı acaba? Bu cümle bana, genellikle düşük zevklere sahip olan ve bu düşük zevklere bile kendi çabalarıyla ulaşamamış, daha doğmadan zevkleri, renkleri, fikirleri ve hatta bunlara getirilecek herhangi bir eleştiride ileri süreceği argüman ve cümleleri aşağı yukarı belli olan kişilerin, son çare olarak ileri sürdüğü ve konuyu kendi lehlerine kapattıkları sanrısına neden olan bir kaçış cümlesi gibi gelmiştir. Kişisel fikrim dünyada tartışılmayacak ya da eleştirilmeyecek tek bir konunun bile bulunmadığı yönündedir. Görünürde kitap platformu olan ama gün geçtikçe aslından uzaklaşan bir mecrada bulunmamıza rağmen biz ana konudan uzaklaşmayalım. Mevzumuz kitaplar. Hangi kitaplar? Birilerine göre eleştirilmemesi ya da tartışmaya açılmaması gereken kitaplar. Hatta yine birilerine göre düşük puan vermenin bilgisizlik, görgüsüzlük, hadsizlik veya belli bir organınızın büyüklüğüyle yaftalanmanıza sebebiyet verecek kitaplar. Bir yazar ya da kitap, belli eşikleri geçmiş, zaman ve belli olayların etkisiyle oluşan ya da otoritelerce belirlenen kriterleri tamamiyle karşılamış ve hatta aşmış, ülke sınırlarına sığmayıp tüm dünyaya mal olmuş ise tartışılmaz şekilde her zaman övgü ve takdiri hak eder mi? Bir yazar, diğer tüm yazarların yanından geçip gittiği önemsiz bir vazoyu onlarca sayfa anlatıyorsa ve dünya üzerinde kimse o vazoyu o yazar gibi anlatamayacak ise iyi bir okur, bir yandan yazarın anlatım başarısını takdir edip diğer yandan öznel olarak ne kadar boş ve sıkıcı bir konuyu ele aldığı için puan kırma ya da beğenmeme hakkını saklı tutamaz mı? Düşük puanı eleştiriler eşliğinde açıklıyor ya da açıklamıyor ise ne değişir? Siteye kayıt olurken kendi kişisel sayfasındaki her etkinliği buralarda bulunan yüksek edebiyat otoritelerine(!) açıklayacağına dair anlaşma mı imzalamıştır? Peki, babam böyle güzel pasta yapmayı nereden öğrendi? Bu arada vazo yerine istediğiniz konuyu koyabilirsiniz. Olay 3-5 vazo değil, siz hâlâ anlamadınız mı? İyi bir okur olmak ile otorite olmak arasındaki fark bana göre çok net. Ama bu bariz farkı, boş ve vasıfsız kitlelerin pohpohlamaları eşliğinde birbirine geçiren, iyi bir okur olmak ile bir konuda otorite olmayı aynı şey zanneden kimseler mevcut bu sitede. Tek bir konuyla da asla sınırlı kalmıyorlar ve her ülkenin edebiyatında ve bilimum konuda ahkâm kesmeye ısrarla devam ediyorlar. Başkalarının düşük buldukları zevklerine yemeden içmeden giydirirken kendi yüksek zevklerinin aslında kendilerine ait olmadığını, sadece belli otoritelere boyun eğiş olduğu noktasını da ısrarla kaçırıyorlar. Sen bu kitaba nasıl düşük puan verirsin hadsiz, her şeyini araştırdın mı, bu adamı anladın mı, neler yaşadığını biliyor musun, hadi buyur sen yaz da görelim, diyerek kitabı az beğenen ya da hiç beğenmeyen kişilere saldırdıkları sırada, bir an durup kendi verdikleri 10 puanın acaba kaçı kendilerine ait diye hiç düşünmüyorlar. Belli bir eşiği geçtikten sonra pata küte önüne gelen her kitabı okumanın bırakıldığı, ortalama insan ömrü ve hayat koşuşturmacası arasında okunabilecek maksimum kitap sayısının hesaplandığı bir an var. O an gelip çattığında doğal olarak kişi kendini daha seçici olmak zorunda hissediyor. İyi bir okur olmak bir kitabı bitirdiği an hiç düşünmeden, maksat dostlar alışverişte görsün diyerek diğer bir kitaba zıplamak değildir. Neticede ilkokulda düzenlenen okuma yarışmasında değiliz. Kitabın yazıldığı dönem ve ülke hakkında, yazarın hayatı ya da değindiği konular hakkında bilgi sahibi olmak, özümsemek, üstüne düşünmek, yeni fikirler ve bakış açıları geliştirebilmek gibi etkenler iyi bir okur olma yolunda hiç şüphesiz oldukça yararlıdır. Ama işte tüm bunları kendi kendilerine kavramış, tespit etmiş bir otorite gibi davranmak ve aslında kitaptan hiçbir şey anlamamışken birkaç makale okuyup başkalarına ait düşünceleri, araştırma nedir bilmeyen ve kitabı bittiği gibi rafına koyan kitleye satıp karşılığında pohpohlama alarak kibrine kibir katan arkadaşlara buradan şöyle seslenmek istiyorum: "Yükselen siz değilsiniz, alçalan duvarlar." Uzun lafın kısası şu: Kendilerini edebiyat otoritesi olarak tanıtan ve sizden beğeni, alkış ve pohpohlama (asla eleştiri değil) bekleyen kişilere itibar etmeyiniz.
··1 alıntı·
358 görüntüleme
Ecem okurunun profil resmi
Bu durumdan rahatsız olan fakat dile getirmeyip köşesine çekilen kişilerden biriyim sanırım. Fakat endişe duyduğum bir konuda yorum yapmak istedim. Kibirli sıfatı taktığımız bu tarz insanlar için çok da bir korkum yok açıkçası zira onlar seçimini yapmış ve "kendi" yolunda "özgürce" yürüyor. Beni asıl endişelendiren kesim, bu kişileri kitle psikolojisi ile gözünde büyütüp, acaba şurada yanılıyor olabilir mi sorusunu bir kez olsun aklına getirmeyen, getirmeye çekinen yaşça daha küçük, bireysel gelişiminin çok başında olan kesimdir. Kendi seçimleri ile buna maruz kalan bu kesim bir süre sonra kendine dair eksik, yetersiz, hatalı vs gibi hislere bürünüp iç dünyasından kopabiliyor ve öyle bir raddeye geliyor ki ben şu şu kitapları okudum zamanında ne kadar da aptalmışım diyebiliyor. Vakti zamanında şu şu kitapları okuyup bugün ise daha yüksek kazanım elde edebildiğim kitaplar okumaya başladım, ne güzel bir yolculuk benim yolculuğum diyemiyor. Bunu bizzat birkaç kişiden duyduğum için rahatça iddia edebiliyorum. Ben yaşım itibariyle sosyal medya baskısına maruz kalmadığım için yolculuğumu sevebiliyorum ama teknoloji çağının çocukları için malesef bu durum geçerli olmadı. Çok uzattım biliyorum ama benim endişem bu yönde gerçekten büyük. Yazın için teşekkürler Numan.
Adem okurunun profil resmi
İletinize katılıyorum Numan Bey ve geçen günlerde okuduğum bir metni çağrıştırdı bana paylaşmak istiyorum. "Modern toplumlarda okuma kesinlikle nötr bir kategori değil, toplumsal ve kültürel dışlama mekanizmalarını korumaya çalışan bir seçkinleşme kategorisidir. Belli okuma tarzlarının meşrulaştırılması ve ayrıcalıklı metinlerin kanonlaştırılması statü belirlemeyle, toplumsal ayrıcalıklar atfetmeyle ve toplumsal tabakalaşmanın korunmasıyla bağlantılıdır." Gregory Jusdanis, Gecikmiş Modernlik ve Estetik Kültür
Esther. Sema okurunun profil resmi
Şu an kült olmuş neredeyse tüm eserler yazıldığı dönemlerde beğenilmemiş eleştirilmiş aşağılamıştır. Ki şu an zaten onları aşağılayabilecek bir durumda bulunacak kişiler varsa hiç okumasın ama eleştirmek farklıdır. Ben eğerki bir yazarı okumuşsam hayatını araştırmış isem onu eleştirme hakkını gayet buluyorum kendimde. Ben James Joyce seviyorum diye ben Sylvia Plath seviyorum diye herkes sevmek zorunda değil. Ayrıca eleştirsinler eleştirin arkadaşım herkesi eleştirin ki benim dışımdaki bakış açılarını da görebileyim. Ben kendi bakış açım dışımdaki insanları yok sayıyor isem işte orada baya ciddi psikolojik ve sosyolojik sıkıntılar var demektir o kişiye geçmiş olsun. Okudukça gelişmiyor tam tersine dar kafalı ve geriye doğru gidiyorsak yazık kitaplara gönderin daha çok ihtiyacı olanlara verin gitsin. Sen ki okuduğun kitabı süzgecinden geçirip kendi benliğini bulamıyor isen o zaman başkaları gibi yaşamaya devam et. Ne mutlu kendi olabilene!
Neslihan T. okurunun profil resmi
Aslında sıkıntı kendini otorite sahibi sanan insanlarda değil mevzu onu otorite olarak ilan eden bizlerde. En iyi ben bilirimcilerle dolu bir ortamda da insan kendi hür iradesiyle çok beğenilen bir yazara olumsuz yorum yazmaya çekinir hale geliyor. Ağzı iyi laf yapan herkesi öyle bir yüceltmişler ki kendilerine karşı asla bir eleştiri hakkı görmüyorlar, aksine sonsuz eleştirme hakkına sahip olduklarını sanıyorlar. Bahsettiğim eleştirinin boyutu ise hakaret edecek seviyeye kadar geliyor. Garipsemeyin arkadaşlar. Sanal bir ortamda herkesin çift kişilikli davranabileceğini kabul edebilirsek eğer gerçek hayatlarında konuşmayı dahi unutabilecek kişilerin burada otorite sahibi olmaya çalışmalarını garipsemeyin. Şu an konuşmakta olduğumuz konunun muhattaplarının tuğlalarını tek tek ördük. Bazı şeylerin de mimarları bizleriz, unutmayalım.
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
İşin ilginci ve çelişkili olan yönü ise bu iletiyi paylaşanlar ya da yorumlayanlar arasında da “kitaba nasıl düşük puan verirsin hadsiz, her şeyini araştırdın mı, bu adamı anladın mı” kafasında olan kişilerin olması :D Kendi yazdıklarına ve düşündüklerine güvenmeyip incelemelerini sessiz sedasız silenler, “Bir kitaba düşük puan verme sorunsalı” adında manifesto iletileri yazıp bir de üstüne bu iletiyi paylaştıklarını görünce süper bir çelişki oluşuyor hhskdld ama sen kendi düşüncelerini gayet net açıklamışsın bence, tebrik ederim
Kaan okurunun profil resmi
Altına imzami atarım hocam, kalemine sağlık. 👏👏
Cem Єren okurunun profil resmi
Bence bu ayıp 1k yönetimine kalıyor gibi düşünüyorum. Yorum yapınca beni de iletideki otorite olarak kalıplaştırmayacağınızı ümit ediyorum. Otoritenin amacı güç peşinde koşmaktan geliyor. Yönetimin amacı nicelik artsında varsın insanlar birbirini boğazlasın. Bu da okurlar arasında güç savaşına dönüyor. Devlet mekanizması gibi buranın da yönetiminin ağırlıklı olarak adaletli bir tavır sergilemesi gerekiyor. Yine de bence her okur tutarlı olmak şartıyla özgürdür. Cihazlara bağlı kalarak nasıl özgür olabiliyorsa :))) iletide bahsettiğiniz okurları absürt olarak görüyorum. Olaya karşı ciddiyetinizi de ayrıca tebrik ediyorum. Okurları absürt düşünsemde iletiniz değerli buluyorum. :) İleti otorite olabilecek durumda olmadığını düşünmek istemekle beraber kesinlikle katılıyorum.
Zeynep okurunun profil resmi
Tanrı bizi hiçliğin gölgesinde sallandırırken diğer güruh kendi içinde tanrıcılık oynamaya kalkışıyor. İyi de bunun Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisiyle ne ilgisi var :)) Arkadaşımın da dediği gibi birileri burayı ağlayarak terk edecek bir gün :) o zaman hiçliğin perdesinden kahkahamı servis ederim artık.
15 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.