Mı acaba? Bu cümle bana, genellikle düşük zevklere sahip olan ve bu düşük zevklere bile kendi çabalarıyla ulaşamamış, daha doğmadan zevkleri, renkleri, fikirleri ve hatta bunlara getirilecek herhangi bir eleştiride ileri süreceği argüman ve cümleleri aşağı yukarı belli olan kişilerin, son çare olarak ileri sürdüğü ve konuyu kendi lehlerine kapattıkları sanrısına neden olan bir kaçış cümlesi gibi gelmiştir. Kişisel fikrim dünyada tartışılmayacak ya da eleştirilmeyecek tek bir konunun bile bulunmadığı yönündedir.
Görünürde kitap platformu olan ama gün geçtikçe aslından uzaklaşan bir mecrada bulunmamıza rağmen biz ana konudan uzaklaşmayalım. Mevzumuz kitaplar. Hangi kitaplar? Birilerine göre eleştirilmemesi ya da tartışmaya açılmaması gereken kitaplar. Hatta yine birilerine göre düşük puan vermenin bilgisizlik, görgüsüzlük, hadsizlik veya belli bir organınızın büyüklüğüyle yaftalanmanıza sebebiyet verecek kitaplar. Bir yazar ya da kitap, belli eşikleri geçmiş, zaman ve belli olayların etkisiyle oluşan ya da otoritelerce belirlenen kriterleri tamamiyle karşılamış ve hatta aşmış, ülke sınırlarına sığmayıp tüm dünyaya mal olmuş ise tartışılmaz şekilde her zaman övgü ve takdiri hak eder mi? Bir yazar, diğer tüm yazarların yanından geçip gittiği önemsiz bir vazoyu onlarca sayfa anlatıyorsa ve dünya üzerinde kimse o vazoyu o yazar gibi anlatamayacak ise iyi bir okur, bir yandan yazarın anlatım başarısını takdir edip diğer yandan öznel olarak ne kadar boş ve sıkıcı bir konuyu ele aldığı için puan kırma ya da beğenmeme hakkını saklı tutamaz mı? Düşük puanı eleştiriler eşliğinde açıklıyor ya da açıklamıyor ise ne değişir? Siteye kayıt olurken kendi kişisel sayfasındaki her etkinliği buralarda bulunan yüksek edebiyat otoritelerine(!) açıklayacağına dair anlaşma mı imzalamıştır? Peki, babam böyle güzel pasta yapmayı nereden öğrendi? Bu arada vazo yerine istediğiniz konuyu koyabilirsiniz. Olay 3-5 vazo değil, siz hâlâ anlamadınız mı?
İyi bir okur olmak ile otorite olmak arasındaki fark bana göre çok net. Ama bu bariz farkı, boş ve vasıfsız kitlelerin pohpohlamaları eşliğinde birbirine geçiren, iyi bir okur olmak ile bir konuda otorite olmayı aynı şey zanneden kimseler mevcut bu sitede. Tek bir konuyla da asla sınırlı kalmıyorlar ve her ülkenin edebiyatında ve bilimum konuda ahkâm kesmeye ısrarla devam ediyorlar. Başkalarının düşük buldukları zevklerine yemeden içmeden giydirirken kendi yüksek zevklerinin aslında kendilerine ait olmadığını, sadece belli otoritelere boyun eğiş olduğu noktasını da ısrarla kaçırıyorlar. Sen bu kitaba nasıl düşük puan verirsin hadsiz, her şeyini araştırdın mı, bu adamı anladın mı, neler yaşadığını biliyor musun, hadi buyur sen yaz da görelim, diyerek kitabı az beğenen ya da hiç beğenmeyen kişilere saldırdıkları sırada, bir an durup kendi verdikleri 10 puanın acaba kaçı kendilerine ait diye hiç düşünmüyorlar.
Belli bir eşiği geçtikten sonra pata küte önüne gelen her kitabı okumanın bırakıldığı, ortalama insan ömrü ve hayat koşuşturmacası arasında okunabilecek maksimum kitap sayısının hesaplandığı bir an var. O an gelip çattığında doğal olarak kişi kendini daha seçici olmak zorunda hissediyor. İyi bir okur olmak bir kitabı bitirdiği an hiç düşünmeden, maksat dostlar alışverişte görsün diyerek diğer bir kitaba zıplamak değildir. Neticede ilkokulda düzenlenen okuma yarışmasında değiliz. Kitabın yazıldığı dönem ve ülke hakkında, yazarın hayatı ya da değindiği konular hakkında bilgi sahibi olmak, özümsemek, üstüne düşünmek, yeni fikirler ve bakış açıları geliştirebilmek gibi etkenler iyi bir okur olma yolunda hiç şüphesiz oldukça yararlıdır.
Ama işte tüm bunları kendi kendilerine kavramış, tespit etmiş bir otorite gibi davranmak ve aslında kitaptan hiçbir şey anlamamışken birkaç makale okuyup başkalarına ait düşünceleri, araştırma nedir bilmeyen ve kitabı bittiği gibi rafına koyan kitleye satıp karşılığında pohpohlama alarak kibrine kibir katan arkadaşlara buradan şöyle seslenmek istiyorum: "Yükselen siz değilsiniz, alçalan duvarlar."
Uzun lafın kısası şu:
Kendilerini edebiyat otoritesi olarak tanıtan ve sizden beğeni, alkış ve pohpohlama (asla eleştiri değil) bekleyen kişilere itibar etmeyiniz.