Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

416 syf.
9/10 puan verdi
·
40 günde okudu
"MEMLEKET Mİ, YILDIZLAR MI, GENÇLİĞİM Mİ DAHA UZAK…."
“Karnına giren kalın kılıcı soldan sağa ağır ağır döndürmeye başladı. Yere oluk oluk kan akıyordu. Karnındaki yaradan pembemsi bir bağırsak fırladı. Odayı pis bir koku kapladı. Kafasını kesmesi gereken harp okulu öğrencisi tam üç kez başarısızlığa uğradı. İlkinde, Mişima'nın sırtını yardı; ikincide, yerdeki halıyı. Üçüncüde, Mişima'nın çene kemiğine indirdi kılıcı. Sonunda, bir başka harp okulu öğrencisi kılıcı kaptığı gibi başını gövdesinden ayırdı...” Christopher Ross, “Mişima'nın Kılıcı” adlı kitabında bu törensel intiharı ayrıntılarıyla böyle anlatmış. Ayrıca, Henry Miller ve Marguerite Yourcenar’ın kitaplarına konu olacak bir intiharla yaşamına son vermiş bir yazarı düşünün. Babası yüksek bir kamu görevlisi, büyük dedesi cellat olan Mişima, Hitler hayranı bir ailede yetişmiş ve çocukluğu da büyükannesinin yanında geçmiştir. Büyükannesi onun erkek çocuklarıyla oynamasına izin vermemiştir. 3 kez nobele aday gösterilmiş ancak 1968 yılında yakın arkadaşı yasunari kavabata ödülü kazanmıştır. Mişima, aşırı milliyetçi değerlere sahipti, samuray değerlerini savunuyordu ve Japonya’nın modernleşmesine ve geleneksel değerlerini yitirmesine karşıydı. Peki neydi Japon Modernleşmesi? Japon modernleşmesi dendiğinde genel olarak Meiji Restorasyonundan bahsedilir, yani İmparator Meiji döneminden (1868-1912). Bu dönem; Japon modern tarihinin temellerinin atıldığı, feodal rejimin kaldırıldığı ve batıya açılımın başladığı dönemdir. Slogan; “doğunun ahlakı, batının teknolojisi”dir. Ayrıca, okur-yazarlığın yükseldiği, takvimin değiştirildiği, giyim kuşamda batının örnek alındığı ve Şintoculuk dininin yaygınlaştırılmaya, Budacılığın ise bastırılmaya çalışıldığı bir dönem. Bu ansiklopedik bilginin romanın bağlamını oturtmada faydalı olacağını düşünüyorum. Bu uzun girizgâhtan sonra romanımıza geçebiliriz efenim. Romanımız, imparator meijinin öldüğü yılın ertesinde başlıyor. Yani taişo döneminin başlangıcında. Nehir roman diye de adlandırabileceğimiz “Bereket Denizi” isimli dörtleme Mişima’nın son eseridir. 45 yaşında bu dörtlemesini bitirdikten sonra bir röportajında “artık bittiğimi hissediyorum. Piyesler, uzun romanlar her türlü şey yazdım. Artık yapacak bir şeyim kalmadı.” demiştir. Daha sonra o inanılmaz eylemini yapmıştır. Ölümünü 1 yıl önceden planlamış ve bu serinin son kitabını bitirdikten sonra seppuku ile yaşamına son vermiştir. Bahse konu dörtlemenin ilki olan “bahar karları” romanının ana kurgu çatısında, iki gencin tutkulu aşkı yer almaktadır. Köklü ailelere mensup iki gencin aşkıdır bu. Romana konu olan iki ailenin de unvanlarının batı hayranlığını gösterir derecede marki ve kont olması da gözümüzden kaçmadı efenim.:)) Üç ana karakter ile ilerler romanımız. Kiyoaki, honda ve satoko. Kiyaoki, matsugae ailesinin oğlu genç ve mahcup bir karakter. Yazar, Kiyoakinin fiziksel özelliklerinin betimlerken, ne kadar yakışıklı olduğundan, deyim yerindeyse bakmalara doyamadığından bahsetmiş. Matsugae ailesi soylu bir aile ve unvanları marki. İmparatorla dostlukları da çok iyi. Öyle ki imparator o yıl öldüğü için yastalar ve dini ve milli bayramlarını daha sönük kutladılar roman boyunca. : )) Prens evlerine ziyarete geliyor. Prense film izletiyorlar. Marki, Dickens’ın eserinden uyarlanan filmde karar kılıyor. İngilizce olmasının da herkesi memnun edeceğinden bahsediyor. Satoko; kiyoaki nin aşkı. Ailesi yüce urin rütbesine sahip 28 soyludan biri olan ayakura ailesinden. Kemari sporu ve waka sanatında ustalar. Unvanları da kont. Gelelim Honda’ya, Kiyoaki’nin arkadaşı hatta tek arkadaşı. Mişima, Honda karakterini güçlü çizmiş romanda. Kendinden bazı özelliklerini de bu karekterde yansıtmış gibi geldi bana. Honda nın babası anayasa mahkemesi yargıcı, annesi “vatansever kadınlar birliği” çalışanı. Hukuka meraklı, hukuk okumak istiyor. Mesela şöyle diyor Honda “meiji dönemi japonyasının gerçekten de köklerini tarihsel okulun felsefesinden alan, ulusal bir hukuka gereksinimi var.” Her ne kadar romanımız tutkulu bir aşk temelinde ilerlese de, gerek ailelerin yaşayış tarzı, sahip olduğu unvanları ve değer yargılarıyla, gerekse toplumda ve yönetimdeki yozlaşmayı, geçmişe sahip çıkılması gerektiği ve belirli yerlerde geçen buda öğretileriyle Mişima, derdini çok incelikli bir şekilde anlatıyor kitap boyunca bize. Kendi ülkesini kitabın bir yerinde şu şekilde tanımlıyor, “duygularını böyle apaçık dışa vurulmasını onaylamayan ülke.” Kitap boyunca da aşıklar, duygularını apaçık dışa vuramıyor. (Destiny’s Child; güzel gruptu ahh 90’lar.) : ))) Buraya kadar okuma zahmetine girenlerin, zahmetine değeceğini düşündüğüm ve kitapta en beğendiğim alıntı ile sözlerime son veriyorum efenim. Kiyoaki ve Honda, okulun bahçesinde konuşuyorlar ve konuşmanın konusu içinde yaşadıkları çağ ve zamanın hükmü. (biz onların yaşlarındayken bahsettiğimiz mevzular geldi de aklıma : ))) Honda şöyle diyor: “kendisine benzemeyen herkesi kadınsı olmakla suçlamalarına yol açan çirkin dar görüşlülükleri, alt sınıftakilere karşı saldırganlıkları, General Nogi’ye ölçüsüz bağlılıkları, İmparator Meiji tarafından dikilmiş sakaki ağacının çevresini her sabah süpürmekten inanılmayacak bir doyum almalarını sağlayan düşünce tarzları yüzünden kafaları çalışmayan şu aşırı duygusal arkadaşlarınla seni, aynı kefeye koyacaklar. Görüyor musun dönemimizin özünü ortaya koymanın en kolay yolu bu, en düşük ortak paydayı almak.” Son söz: “'güzelliğin kamikazesi” Mişima’dan derinlikli bir roman. İkinci kitapta buluşmak dileğiyle…
Bahar Karları
Bahar KarlarıYukio Mişima · Can Yayınları · 2018609 okunma
··
1.032 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.