Gönderi

174 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
*Dikkat ipuçları (spoiler) olabilir* Baş karakterimiz ismi bile olmayan bir çocuktur. İsmi yoktur çünkü o aslında biziz, bizleriz. Eskimekte olan dünyamızın pörsümeyen her bir çiçeğidir o çocuk. Annesni, babasını hiç tanımayan, görmeyen ama beyaz gemiye her bakışında içinde daimi umutlar besleyen bir çocuktur o. Çok fazla arkadaşı da yoktur hani. Dedesi, çantası, dürbünü ve kayaları... Dedesi onun en kıymetli varlığıdır. Ona, bir yabancı diyen ninesine karşı hep onu savunmuş, onu korumuştur. Onun için en önemlisi de buydu sanırım . Ne gaddar, kötü Orozkul 'un sevgisine ne de Orozkul' un salt kötülüğü ve otoritesi altında ezilen Bekey Teyze, Seydahmet ve Gülcamel gibilerinin merhametine ihtiyacı vardı. Sonuçta onun kendi masalı vardı ve onun masalınn da en kısa özetiydi galiba şu sözler :" Merhaba beyaz gemi ben geldim. Zaman masallardaki gibidir. Geriye dönüşlerle birlikte yeri gelmiş kar yağmış yeri gelmiş çiçek açmıştır. Olay Kırgızistan'da, Isık Göl'e yakın San-Taş vadisinin çevresinde geçmektedir. Ayrıca olayın geçtiği yer çocuğun yalnızlığını, kimsesizliğini iliklerimize kadar hissettirecek mahiyyettedir. Ormanın içinde üç tane ev vardır ve bu üç evde de onun çocuk kalmasını sağlayan, kendi masalından vazgeçirmeyecek direncini gösterebileeği sayılı insanlar... Onun bu ıssız ortamı bizi hikayeye, Kırgız masalına daha da inandırıyor. Çocuğun hikayesine kendi açımızdan ihtimal vermesek de beyaz geminin, maralların ve ormanın tahayyülüyle hikayeyi kabulleniyoruz. Bu yönden çocuğun akıbeti de bizleri şaşırtmıyor. Çünkü çocuk için orası gün geçtikçe nehirle, ağaçlarla çevrili bir cehenneme dönüşüyordu. Aslında ondan başkası bilmiyordu ağaçların yeşil olmadığını, soğuk nehrin yaktığını ve sadece onu kabul ettiğini... Ondan başka kimse görmüyordu yatağına kadar gelen Maral Ana'yı, Kulubeg 'i... O güzel San - Taş vadisinin, beyaz geminin ve Isık Göl'ün bir gün onu bu cehennemden kurtaracağını, kendi masalıyla gideceğini henüz ondan başka kimse bilmiyordu... Sanırım kitabın en sevdiğim yanı iyiliği süslemeden göstermesiydi. İyiliği iyi yüreklere armağan etmesiydi. Yazar bunu özellikle kitabın en sonunda bizlere göstermiştir. Doğrusu kitabın sonunda çocuğu balık yapmak cesaret istiyor. Çocuk balık olmak isteyebilir ancak bunu okuyucu kabulenemeyebilirdi. Ama bence iyinin iyi olarak kalması için kötünün karşısında onurluca kalması gerekir. Çocuk da bu onurlu duruşu balık olarak yaptı. Eğer o da Mümin dedesinin ve diğerlerinin yanında kalsaydı bu onuru kaybedebilir ve iyiliği pasif bir iyiliğe dönüşebilirdi ki bu da iyinin kötüye karşı en acı kaybıdır. Yazarımızın da dediği gibi " Mümin Dede 'nin pasif iyiliği iflas etti. Oysa çocuğun kötülüğü kabul edemeyişi, onu anıtlaştırıyor. "O iyiliği onurluca yaşadı ve ondan asla taviz vermedi. İyinin iyi olarak kalması için keskin çizgisini belli etti. Kendi masalını unutmanın aksine onu daha da yaşattı ve aslında çocuk kaybetmekten ziyade en büyük zaferini kazandı. Sonuçta onun iki masalı vardı. Birini dedesi anlatmıştı diğeri ise kendi masalıydı ve masallarda her zaman iyiler kazanırdı. Bu masal sonunda da açıkçası çocuk için daha anlamlı bir akıbet olamazdı. Maral Ana hepimizin anası... Kitap bu masal üzerine kurulmuş gibi. Çocuğun Maral Anası var. Aslında çocuk biziz Maral Ana da bizim anamız. Hatta Maral Ana da biziz. Maral Anamız, bizi biz yapan değerlerimizdir. İşte yazar mesajını bizlere çok açık bir şekilde veriyor. Sizi siz yapan değerlerinizi, umutlarınızı, hayallerinizi kaybettiğiniz zaman kaybolmuşsunuz demektir. Gidecek bir beyaz geminiz ve balık olmaya da inancınız yoksa kaybedersiniz. Bu yüzden çocuk kaybetmedi. Çünkü o, çocuk ruhunun bağdaşmadığı her şeyi reddetti. O kendini ebedi iyiliğe adadı ve bundan asla taviz vermedi. Her zaman inancını kabul etti ve yaşadı. Hem de sonsuz yaşadı, kitabın sonunda sonsuza aktı... Her ne olursa olsun bu kitap iyiyi, çocuğu, umudu, yalnızlığı ve sayamayacağımız onca şeyi anlatmanın çok daha fazlası. Bu fazlalığı da yalnızca beyaz geminin ve Maral Ananın çocukları taşıyabilir. Bizler de bu kitabın sonucunda öncelikle Maral Anamızı bulmalıyız. İçimizde her daim dürbünüyle beyaz gemisine bakan bir çocuk saklamalıyız. O çocuk efsanesiyle, iyiliğiyle ve beyaz gemisiyle bizim masalımız olmalı.
Beyaz Gemi
Beyaz GemiCengiz Aytmatov · Ötüken Neşriyat · 199970,9bin okunma
·
10 görüntüleme
Büşra güldüren okurunun profil resmi
çok iyi anlattın kardeşim eline sağlık
Yaren Nur okurunun profil resmi
Teşekkürler :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.