Gönderi

363 syf.
·
Puan vermedi
·
1015 günde okudu
Amerikan edebiyatının devlerinden olan Jack London bu kitapta kendi öz yaşamını anlatmamıştır. Tabiki benzerlikler uyuşan yerler vardır ancak hayatını incelediğimizde bu kitap için onun hayatının olsa olsa küçük bir dönemi diyebiliriz. 20'li yaşlarında genç bir adam olan Martin, gemilerde iş bularak geçimini sağlıyor. Kolay bir hayatı olmamış ve okumuyor. Ne hayat ona güzel davranmış ne de o hayata...Kavgacı! Ama hayatı da bu kavgalardan birinde başka bir hayatın varlığına evriliyor. Birgün kavgada üst tabaka aristokrasi dediğimiz tabakadan bir gencin hayatını kurtarıyor. Kurtardığı kişi Arthur. Arthur bu olaydan sonra Martin'i evlerine davet ediyor. Martin o eve gidiyor ama bir gariplik var o güne kadar gördüğü hiçbir eve benzemiyor o ev. Tablolar,kitaplar,piyano, şık giyimli insanlar... Nasıl davranacağını bilemez afallamış bir haldeyken Arthur'un kız kardeşi Ruth'u görüyor. Ruth da evdeki her şey gibi daha önce gördüğü hiçbir kadına benzemiyor ve Martin o gece bir peri kadar güzel olan Ruth'a aşık oluyor. Aradaki uçurumu düşünüyor ve sevdiği kadına ulaşabilmek için kendi sınıfından çıkıp o sınıfa geçmeyi aklına koyuyor. Kitap bu şekilde başlıyor en azından konuya hakim olabilmek adına bu yeterli olur diye düşünüyorum. Martin Eden bana göre bir aşk romanı değildir ancak aşk romanı olarak okumak istersenizde size birçok yönden istediğinizi verebileceğini düşünüyorum. Martin Eden bana göre sömürü düzeninin, alt üst sınıf ilişkisinin bu sınıflar arasındaki çatışmanın felsefe, psikoloji, sosyoloji gibi alanlarla harmanlanarak cok güzel işlendiği toplumsal bir romandır. Aslinda Martin Eden hayata geriden başlayan, yolu taşlarla dolu olan herkesin romanı. Martin emekle sabırla bir kilim dokur gibi dokur yaşamını istediği alt sınıftan, taşradan çıkıp cok beğendiği soylu sınıfına girebilmektir. Bunun için gece gündüz çalışır. Uykusundan yemeğinden bizi insan yapan küçücük seylerden fedakarlık ederek çalışır. Ve sonunda hayallerine kavuşur. Istediği her şeye kavuştuğu an, kavuştuğu şeylerin boşluğu karşısında büyük bir dehşete düşer. Uzaktan yıldız gibi görünen soylu sınıfının aslinda ne kadar ikiyüzlü olduğunun farkına varır. Bir zamanlar büyük tanınmış bir yazar değilken onu sofralarına, eğlencelerine davet etmeyen insanlar onu baş köşeye oturtmak isterler. Martin'in yeteneği daha önceleri degersiz bulunurken üne ve paraya kavusunca burjuvazi tarafından alkışlanır. Ve işte bu da Martin'in hayal kırıklığıdır. Eski yoksul sınıfını hatırlar onu her haliyle sadece Martin olduğu için seven dostlarını kendi olabildiği yerleri ve bu yüzden sevildiği zamanları. Ve böylece Martin'in anlam arayışı biter ve büyük bir anlamsızlık içine düşer. Martin kendini ikiyüzlü burjuvaziye ait hissetmez ama işçi sınıfına da ait değildir artık. Ne olduğu yerde kalabilir ne de geriye dönebilir. Işte bu anlamsızlık hiçbir yere ait olamama hissi Martin'in sonunu hazırlar. Altın olsam değerimi herkes bilir. Ben basit bir demir olayim. Değerimi sadece anlayan bilsin. ( Şems Tebrizi)
Martin Eden
Martin EdenJack London · Kumsaati Yayınları · 200792,2bin okunma
·
24 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.