Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

196 syf.
·
Puan vermedi
·
20 günde okudu
Borges öykülerini okurken, kendimi bir labirentin içinde kayıp odalarda buluyorum, oradan çıkmam için kelimelerdeki şifreleri, şifrelerdeki gizli hikayeleri, atıfları, insanları bulmam gerekiyor gibi hissediyorum. Zamanın sonsuzluğundan, ölüm ve ölümsüzlük temalarından, Tanrı dan yani insanın içsel sorgulamalarinin ürünü kısa ama devasa öykülerden oluşan bu kitapta kelimeler su gibi akıyor oykuler birbirine paralel birbirinden beslenmiş, ilham alınmış gibi ama yollarda taşlar, taşların altında sorular var, her yol yeni bir yola açılıyor tıpkı oykulerinde olduğu gibi. Doğaüstü metafizik durumlar gökyüzü ve yer yüzü herseyin bir tersi ve bir düzü var tıpkı Zahir'deki paranın iki yüzü gibi görünen ve görünmeyen okuduğumuz ve aslında onların altında aranan bir gizem, belki bir arayış. Tanrıyı, evreni bir şeyi arıyor Borges, okumanın yazmadan önemli ve önce olması gereken bir eylem olduğunu ifade ederken bütün öykülerinin arasına sıkışmış bir sürü kitaptan anlıyoruz bunu. Çok okumuş Borges ilerde kalıtsal bir rahatsizlikla gözleri görmez oluncaya kadar. Bazı öykülerinde Onu tamamen anlamak ve çözebilmek için kırk fırın ekmek yemem gerekiyor sanırım. Aklımda kalan öykülerinden bazılarından kısa kısa bahsetmek istiyorum Ölümsüz adlı öyküsünde şu cümleden anlaşılacağı gibi ."hele içlerinde biri vardı ki ayağa kalktığını hiç görmedim göğsüne bir kuş yuva yapmıştı " ölümsüzlüğün çok da önemli ve gerekli olmadığını ve insan yaşamında büyük bir tek düzeliğe anlamsizliga neden olduğunu vurguluyor yani aradığı ölümsüzlük değil aslında yazarın. Bir diğer öykü" Asterion un evi" öyküsünde kendisi mitolojideki minatorus ile özdeşleştirmis olduğunu görüyoruz. Thesus un onu öldürmesine kadar labirente bekleyişini labirentin özelliklerini okuyoruz öyküde. Asterion bir başka boyutta gah minatorus gah borges gah asterion oluyor. Bir başka öyküsünde Emma Zunz'un babasını kaybettiğini anlayan kadının kendince vicdan adalet ve intikam duygusunun işlenmesini konu alıyor. En sevdiğim öykülerden biri Deutsche requiemdi, bir Alman nazisinin yıllar sonra idam mangasinda kendi ile hesaplaşmasını ve bir nevi alman eleştirisini gözler önüne seriyor. Diğer öykülerden Zahir ve alef in birbiri ile bağlantılı olduğunu düşünüyorum paranın iki yüzünü ve evreni sonsuzluğu ve tanrıyı görebilmek ya da onu aramak ve aydınlanmak bir bodrumda karanlıkta dahi olsan o sonsuzluğa ve aydınlığa ulaşabilmek. ikisi de benim için ilginç öykülerdi. Kitapta bana göre en akıcı öykülerden biri ibni hakan el buhari idi kaplan köle ve adam ve yardımcısı zeyd aralarındaki hikaye ve hikayedeki ters köşe gerçekten güzeldi. Benim için Borges okumak farklı bir deneyimdi kimseye benzemeyen özgün bir yazarı okumak biraz zor da olsa guzeldi benim için.
Alef
AlefJorge Luis Borges · İletişim Yayınevi · 2018723 okunma
·
83 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.