Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

598 syf.
9/10 puan verdi
Saf aklın öğretisi
HUZURSUZLUĞUN FİLOZOFU Arthur Schopenhauer, o günün Almanya'sı olan Lehistan'da karmaşık bir ailenin içerisinde hayata gözlerini açan, kötümserliğin tarihini yazmış, dünyayı saran o umutsuzluğun merkezinde yer almış bir filozoftur. Aslında 1800'lü yıllarda Schopenhauer filozof değildi? Neden değildi, durun açıklayacağım. Arthur, bulunduğu çağın anlaşılmayanlarından, yoğun çabasına rağmen de fark edilemeyenlerinden birisiydi. Buna en etkin örnek olarak edebiyat dünyasında pek az kişinin bildiği, okuduğu annesi Johanna Schopenhauer'ın zamanın çok satan yazarı olmasıdır. Bestseller olan yazarların eserlerine karşı oturmuş bir önyargı var. Nitekim bu önyargının oluşması da haksız değil. Tamamen satma amacı güden ve esere gündemi taşıyıp kendini dışarıda unutan yazarlar daima yok olup gitmeye mahkumdurlar. John Steinbeck, Agatha Christie gibi yazarlar da uzun zaman bestseller (çoksatan) yazarlar olmuşlar. Hatrı sayılır istisnalar :) Evet, Johanna zamanın en çok okunan yazarı olmasına rağmen onun vasfı bizim gözümüzde Arthur'un annesi olmaktan ileri gidemiyor. Zamanında ise Arthur'un vasfı Johanna'nın oğlu olmaktı. Johanna çok az bir zaman diliminde ekonomik güçlükler çekmiş onun dışında da sefahat içinde yaşamış birisidir. Arthur ise pek çok yerde kendine yaşam alanı açmaya çalışmış, bunda çoğu zaman başarılı olmuş birisidir. Kitabın genelinde yüksek egosundan izler bulurken ''anlaşılmak'' ihtiyacının zirvede olduğunu görüyoruz. Bu şartlar iki taraf için adil görünüyor, Johanna anlamak, Schopenhauer ise anlaşılmak istiyordu. Şu an yaşamıyor olsa da Schopenhauer iz bırakan bir dahi olmayı başarmıştır. Seçme şansınız olsa neyi seçerdiniz? İyi bir yaşam sürüp ileride anılmamayı mı? yoksa tüm yaşamınızı felsefeye adayıp ileride bir filozof olarak anılmayı mı? Her tercih kendi zaman dilimiyle akledilip anlaşılabilir. Ancak ben Schopenhauer olmak isterdim. Tabii genel hatlarıyla, tamamen değil. Schopenhauer hayatı boyunca varoluşsal krizlerle boğuşmuştur. Karamsarlığın tarihini yazmış, ''yazdırmış'' biri olarak anılsa da aslında hayattan zevk alan birisidir. Kadınlara düşman olarak anılsa da Mecnun'lara taş çıkartacak aşık rollerini de üstlenmiştir. ''O halde biz kime güveneceğiz abi?'' diyorsan bu sorunu anlamakla birlikte hak da veririm. Ben de anlamıyorum, inandığım, savunduğum değerlerin bandrolünü basan adam aslında bunlara inanmıyor. İnanmıyor ama yaşamıyor. ''Dediğimi yap, yaptığımı yapma kardeşim'' Tamam hocam. Schopenhauer, ''Saf Aklın Eleştiri''sini sunan adamın (Immanuel Kant) ocağından çıkmadır. Ne kadar kendini belirli bir kalıbın içerisine girmekten alıkoysa da o yüksek egosu daima Kant'ı arşa koymuştur. İnsan yaşamının her alanını anlamak, açıklamak, gün yüzüne çıkarmak gibi bir derdi olan filozofumuz varoluşsal krizin izini 50 yıl boyunca sürmüştür. Din, kitaplar, ölüm, yaşam, aşk vs gibi konuların üstüne Geothe, Aristo gibi düşünürlerin perdesinden ''bence''sini yazıya dökmüştür. Onu diğerlerinden farklı kılan gerçeğin izini sürmesi ve ömrünü buna adamasıdır. Bazen düşünceme şu takılırdı, ''Adam bize rehber, yol gösterici olmak adına bir ömür eskitmiş'' şimdi ''bullshit'' diyorum kendime. Onun tek derdi vardı o da kendisiydi. Tüm öğretilerin peşine kendi hayatını anlamlandırmak adına düştü. Çünkü varoluşsal sancılar bunu gerektirirdi. Schopenhauer'ın ismi geçince özellikle kadınların yüzünde belirli belirsiz bir küçümseme veyahut dışlama görüyoruz. ''Arthur, kadın düşmanı bi kereee!'' diyorlar. Normalde ben kadın düşmanı olsam bunun ne tarihle ne de magazinsel anlamda bir önemi olmaz. Benim tarihimi en fazla üç kişi merak eder, açıp okur. Karşında kim var senin? Neden yazarları, filozofları bir market gibi düşünmüyoruz. Gerekli olanı alıp çıkabildiğimiz bir market. İşin magazin boyutu daima anlamın önüne geçiyor. Schopenhauer, kadınlara olan tutumundan ve söylemlerinden fazlasıdır. Bu çok net! Evet madem konusu açıldı Schopenhauer neden kadın düşmanıdır, onun peşine düşelim. O düşmüş ve bulmak için bunca yol kat etmişse, biz de bunun peşine düşelim. Neden düşman olmuştur? Bir insanın ilk vatanı annesidir şüphesiz. Anneden beklenti her zaman yüksektir. Onu öyle yüksek bir yere koyarız ki onun düşüşü bizim de düşüşümüzü getirir. Anne Johanna'nın düşüşü farklı bir düşüştür. Gözden düşmüştür o. Schopenhauer'ın babasına olan itaatsizliği, evinde düzenlediği toplantılar (Geothe gedikli bir katılımcıdır) en büyük etkenlerden biridir. Arthur, kendi potansiyelini gördükten sonra annesinin yazdıklarına karşı inanılmaz bir tiksinti duymuştur. Çünkü aşk veyahut yaşam annesinin yazdıklarından daha fazlasıdır. Aynı şekilde Johanna da oğluna daima uzaktır. Yazdıklarını beğenmez, eksik bulur. Kadınlarla arasına konan uçurum Johanna'yla başlar, aşık olduğu kadınla zirve yapar. 19.yy'da da kadına ve kadının eylemlerine olan uzaklığı da hesaba katarsak, ''kadınlar kötüdür''ün zihne yerleşmesi de uzak bir ihtimal değil. Schopenhauer'dan daha geniş bir bakış açısı elbette beklerdim, ancak böyle düşünüyor diye tam anlamıyla onu kenara itemem. Siz de etmeyin sevgili kadın kardeşlerim :) Geothe'ye hayrandır Schopenhauer, aynı şekilde o da ona hayrandır. Odasında Buda büstünün yanısıra bir de Geothe büstü bulunur. Kendi yazdıkları dışında iyi de bir okurdur. Sanatı bilen, akleden, özümseyen bir yapısı vardır. Doğu'nun nimetlerinden faydalanmış yalnızca burnu büyük Batıcılardan olmamıştır. Buda'nın öğretilerini, Hindistan yaşamını ele almıştır. Schopenhauer'ın en önemli takipçilerinden Nietzsche dindar yetiştirilmişti, hatta ona ''küçük papaz'' diyenler bile olmuştu. Dini reddetmesine yol açan kendi araştırmasının yanısıra ikinci el bir kitapçıdan Schopenhauer'ın İsteme ve Tasavvur Olarak Dünya'yı satın alması olmuştu. Bu kitapta Schopenhauer bize kaderimizin ilkel, temel bir itici gücü olarak uzlaşmaz bir İrade fikrini verir. Yirminci yüzyılın dehşetini rahatsız edici bir şekilde öngören insani durumun üzücü derecede kasvetli bir vizyonunu sunar. Biblos Yayınevi'nin basımını 2 ayda okumuştum, bakalım Doğu Batı Yayınları'nı ne kadar sürede okuyacağım :) Karamsar filozofumuz yaşamı acı ve can sıkıntısı arasında sallanan bir sarkaç olarak düşünüyor. Kader, bir çiftlik sahibidir ve biz o çiftlikte yetiştirilen besiler olarak önce yetiştirilir, sonra kesilir ardından yemek oluruz. Buna yakın bir düşünceye sahiptir Schopenhauer. Aslında söylenecek onca sözün içinden cımbızla cımbızla bunlar çıktı. 30 sf bile yazılabilir, hatta daha fazlası da. Saygıyı hak eden, okunup, özümsenecek düşünceleri barındıran filozofumuzun özyaşamını yalnızca 23 kişi okumuş. Kitap aslında 598 sf değil, 500 sf. Öncelikle kalın kitaplara karşı alerjisi olanları rahatlatalım, geriye kalan sayfalar kaynakları içeriyor. Yazardan tek not kırdığım yer bazı yerlerde kaynaklar bulunmamasıydı. Neyse ki araştırmacı ruhum açıkta kalan yerleri kapattı :) Keyifli, bol istifadeli okumalar.
Schopenhauer
SchopenhauerDavid E. Cartwright · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201475 okunma
··
550 görüntüleme
Esther. Sema okurunun profil resmi
Kadın düşmanı Schopenhauer! İnsan olarak doğamızda bu var sanırım. Sonuç odaklı etiket yapıştırma ve ona odaklı yargılarda bulunma. Aynısı Nietzsche 'de de var ve bunu daha çokça sıralayabiliriz. Biz bu insanları okuyorsak zaten onların çoğunun mükemmel hayatı olmadığı için okuyoruz. Onları böylesine yücelten şey içindeki bastırılmış duygular ve dile getirilemeyen düşüncelerin yansımaları bizlere güzel kitaplar, özel eserler olarak yansıyor. Schopenhauer için ise annesi kadar olmasa da babasının da ona karşı iyi olmadığını düşünüyorum. Onun erken ölümü ve sonrasında yaşananlar annesine olan düşmanlığı daha çok arttırmış. Belki de babası yaşama devam etseydi annesinin yanında babasına olan nefreti de görecektik. Eline ve zamanına sağlık.:)
Homeless okurunun profil resmi
Schopenhauer'ın kadınlara yönelik söylemlerinde elbette abartılar, yanlışlar, eksikler var. Yalnızca bundan ibaretmiş gibi görünmesine üzülüyorum :) Babası yaşamaya devam etseydi muhtemelen yalnızca seyyah olarak işgal ederdi tarih sayfalarını. Yıkımlar beraberinde yeni yapılar meydana getirmiş. Teşekkür ederim yorumun için :)
Kaan okurunun profil resmi
30 sayfa da olsa okurdum incelemeyi, emeğine sağlık :) Inceleme, Schopenhauer okuması yapmadan önce veya yaparken yazarın hayatıyla ilgili bilgiler almak için basvurulacak güzel bir kaynak olmuş. Kitabı da okumayı düşünüyorum ama ne zaman okurum bilmiyorum. Schopenhauer'un kadınlar konusundaki düşüncelerinden dolayı okumama konusunda da eğer salt buna takilacaksa insanlar bence hiç okumasinlar. Çünkü Venedik'te Ölüm'u okudum dün. Kitaba yapılan incelemelere bakarken salt kitaptaki 'pedofili'ye dikkat odaklanilmis. Kitapta mevzu bundan çok daha fazlası halbuki. Bir kitap pedofiliyi de konu alabilir, o da başka bir konu. Bu yüzden eğer salt birkaç noktaya dikkat kesilip değerlendirme yapılacaksa bence okumanın hiçbir faydası olmaz diye düşünüyorum. Bu yüzden tekrar Schopenhauer'a gelecek olursam, filozofun kadınlar hakkındaki düşüncelerine verdiğim örnekteki kitaptaki unsura odaklanildigi gibi odaklanarak okunulacaksa hiç okunmasın derim. Bununla birlikte tabiki gerek kadınlar gerekse başka konulardaki fikirleri elbette eleştirilebilir, ben eleştirilmesin demedigimi belirteyim. Son olarak şunu unutmamak gerekiyor ki, Schopenhauer'un fikirleri bir tartışılamaz herhangi bir kutsalligi olan şeyler değildir. Bundan dolayıdir ki filozofun kadınlar hakkındaki fikirlerine katılmıyorum deyip geciyorken, kutsal olarak addedilen başka metinlerdeki kadınlar hakkındaki hüküm ve yorumlara aynısını malesef yapamiyorum; çünkü bunların toplumsal hayata tesiri büyük ve derinden oluyor. Son noktayı şundan belirttim; sık sık bir kesim falancaya kadınlar konusunda laf etmesini bilirsiniz ama Schopenhauer da benzer düşünüyor derler, buna bir yanıt olsun halihazırda Schopenhauer'un hayatının olduğu bir incelemenin altında. Ayrıca şu dedikleriyle kendi falancalarina zarar verdiklerinin farkında bile değiller, o da başka bir konu :)
Homeless okurunun profil resmi
Kadın konusu o kadar çok ön plana çıkıyor ki bu büyük filozofun diğer tüm çıkarımları neredeyse havada kalıyor. Hayatın içindeki gerçekler kitapta dile geliyor diye neden yadırganır anlamış değilim. Üç maymunu oynayınca geçiyor mu? Sanmam. Market örneğini yine dile getiriyorum, alacağını al, çık. Evet eleştir, evet istersen göm, ama insaflı da ol. Biz eleştirel gözle bakmanın asıl manasını çözebilmiş değiliz, eleştiriyorsan ne kadar aşağı çekebiliyorsam çekeyim durumu var sanırsam. Haklı ve yerinde yorumun için teşekkür ederim. :) pdf bulamazsan temin sağlarız.
1 sonraki yanıtı göster
L Büşra A. okurunun profil resmi
Kadınları sevmeyen adımı bende sevmem :) ama onu okumayacağım anlamına gelmez, bakalım neden kadınları sevmiyor, ona bakarım. İşte hayatta anne veya babalar etkili oluyor demekki kimi de belki erkekleri sevmez. Bir annenin soğuk ve ilgisiz davranışları ileri yaşlarda geleceğini nasıl etkilemiş. Bunu anladım bu yazarda ama anlaşılan ne kadar nefret etse de bence kadınlardan da vazgeçemiyordur. Emeğinize sağlık güzel inceleme okudum. :)
Homeless okurunun profil resmi
Tam üstüne bastınız, birçok kadınla macerası olmuş :) sigara sağlığa zararlıdır ama içmeden de olmuyor hesabı. Bir tür bağımlılık. Eleştirdiği noktalar kişiselliği göz önüne seriyor. Çok değerli bir biyografi eserini derlemiş yazar, siz de listenize alın. Teşekkür ederim yorum için :)
3 sonraki yanıtı göster
Neşe okurunun profil resmi
Schopenhauer kadınlara düşman bir tutum içinde olsa da bu güzel incelemenin hatırına onun saygıyı hak eden diğer düşüncelerini öne alıyor, bundan böyle kendisini okuyup anlamaya çalışacağımı taahhüt ediyorum:) Eline sağlık. Her satırını severek okudum.
Homeless okurunun profil resmi
Ya çok teşekkür ederim yorumun çok mutlu etti. Bu kararın seni mutlu edecek eminim. Hayata bakış açıma direkt etki eden, farklı pencereden bakmamı sağlayan birisi Arthur. Yaşamın Bilgeliği Üzerine Aforizmalar iyi bir başlangıç olabilir:)
1 sonraki yanıtı göster
özgür okurunun profil resmi
Emek içeren incelemeniz için teşekkür ederim. O dönemlerde Batı ne kadına ne de diğer millet ve kavimlere saygılı idi. Market analojisi çok güzel idi. Ama biz her şeyi tek olarak görüp değerlendirmeyi severiz ki belki de kolayımıza geldiği içindir.
Homeless okurunun profil resmi
Batı konusunda haklısınız. Özellikle Kilise'nin etkin olduğu dönemleri anmak bile istemiyorum.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.