Gönderi

Ortak şeyleri paylaşan her şey, kendi türünü arar. Topraktan gelen her şey toprağa meyillidir, sudan gelen her şey suya, havadan gelen her şey havaya. Onları birbirlerinden ayırmak için araya engeller koymak, güç kullanmak gerekir. Ateş, barındırdığı ateş öğeleri sebebiyle yükselir, ama yeryüzünde alev almaya hazırdır; biraz kuru olan her madde onu kolaylıkla alevlendirir, zira bünyesinde alevlenmeye mâni olan çok az şey barındırır. Ortak aklı paylaşan her canlı da, doğuştan kendine benzer olanı arar; hatta diğerlerinden fazla arar, çünkü kendine yakın olanlarla karışıp kaynaşmaya diğer varlıklardan üstün olduğu ölçüde hazırdır. Düşünmeyen canlılar için de arı kovanlarına, hayvan sürülerine, kuş yuvalarına ve deyim yerindeyse aşka rastlarız. Çünkü bu sürüleşme aşamasında ruhları vardı ve bitkilerde, taşlarda, odunlarda bulunmayan birleşme dürtüsü çok daha güçlü bir biçimde kendisini gösterdi. Düşünebilen canlılar arasındaysa siyaset, arkadaşlık, devlet iradesi, toplumlar, savaş ve ateşkes antlaşmaları vardır. Daha yüce varlıklar arasında da ayrılmış olsalar da, tıpkı yıldızlardaki gibi bir tür birliktelik mevcuttur. Daha yüce varlıklara doğru ilerleyince, birbirlerinden çok uzak düşmüş olsalar bile, duygusal bir birliktelik bulunabilir. Bir de şimdiki zamanda olup bitene bak. Sadece akıllı canlılar birbirlerine yakınlaşma, bir arada akma meyillerini unuttu artık. Fakat birbirlerinden kaçarken bile tuzaklara yakalanırlar, çünkü doğa muazzam bir güce sahiptir. Söylediklerimi iyice düşünürsen topraktan gelip de topraktan yaratılmış hiçbir şeyle bağlı olmayan bir şey bulmanın, insanlarla bağını tamamen koparmış bir insan bulmaktan daha kolay olduğunu göreceksin.
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.