İnsanın ne olduğu problemi,o halde, daima şu namıdiğer "insan doğası" ya da genel olarak namıdiğer insan problemidir. Başka bir deyişle, çıkış noktası olarak "bölünmez" bir konsepte, "insan" olan her şeyi kapsamaya muktedir bir soyutlamaya sahip bir insan bilimi (bir felsefe) yaratma çabasıdır. Öte yandan "insan" -bir konsept ve bölünmez bir olgu olarak- bir çıkış noktası ya da bir varış noktası mıdır? Daha doğru su "insan"ı bir çıkış noktası olarak görme gayreti "teolojik" ve "metafiziksel" bir tortu değil midir? Felsefe natüralist bir "antropoloji"ye indirgenemez, yani insanoğlunun bütünlüğü varlığını "biyolojik" insan doğasına borçlu değildir. Tarihte konu olan biyolojik farklar biyolojiyle sınırlandırılamaz. (Irk, kafatası yapısı, ten rengivs. Bu, "insan ne yerse odur" varsayımının varmaya çalıştığı noktadır. Diğer bir deyişle, insan Avrupa'da buğday, Asya'da pirinç yer ve bu "insan yaşadığı ülkedir" sonucuna ulaştırır zira birinin beslenme sistemi genel olarak yaşadığı ülkeyle bağlantılıdır.) Dahası, "biyolojik bütünlük" tarihte çok da fazla ele alınmamıştır. (İnsan "doğal haline" en yakın olduğunda diğer bir deyişle "yapay yollarla" doğal ürünleri çoğaltamadığında tam olarak kendini yemiş hayvandır.) "Mantık yetisi" ya da "akıl" da bütünlük yaratamaz ve formel, kategorik bir konsept oldukları için bütünleştirici bir olgu olarak görülemez. Bu bir "düşünce" değil, insanları birleştirdiği ya da onları farklı kıldığı düşünülen şeydir.