"Karşı kaldırıma geçtim sonra, yanmayan sokak lambasına sırtımı yaslayıp ellerimi cebime soktum, üçüncü kattaki eski evimizin pencerelerine baktım. Salonun ışığı yanıyordu, arka oda karanlıktı. 'Bizim bu eski evde şimdi kim yaşıyor acaba?' diye merak etmemiştim hiç, bu kadarı da fazlaydı, ne önemi vardı ki, neyi değiştirdi ki? Bekledim orada, neyi beklediğimi bilmeden. Biriyle buluşacakmışım gibi bekledim.
Biz bir aile değildik, birbirine acı acı çektirmek için bir araya gelmiş bir insan topluluğuyduk. Yoktu çaresi, çaresi yoktu dostum."