Stefan Zweig'ın bu eserini okurken:
"Bu nasıl sevgi, bu nasıl aşk, bu nasıl özlem?" sorularını sıkça kendime sordum. Bazı satırlarda, bu soruların cevabını alırken bazılarında ise cevap dahi aramadan okumaya devam ettim. Çünkü cevabı bulmak için kadını anlamak gerekirdi. Kadını anlamak da hiç zor olmadı.
Mektubu yazan kadının tüm hislerini en ince detayına kadar anlatan Zweig, mektubu okuyan kişinin duygularını da aynı şekilde yansıtarak, okuyucuda, kadına acıma duygusunu yaşatmayı benim nezdimde başarmıştır. Kadına acırken erkeğe de nefret duyulmaması imkansız bir hal alıyor. Psikolojik yönden de güçlü bir anlatımdı.
"Sana, beni asla tanımamış olan sana..." cümlesi ise derin düşüncelere daldırıyor insanı...