Öncelikle silah zoruyla bu incelemeyi okumak zorunda bırakıldığımı belirtmek istiyorum. Okuduğuma pişman mıyım? değilim o ayrı mesele. Çünkü kısa hikayeler severim. Mine söğüt hiç okumadım ama incelemeyi yazan abimiz bana onun kaleminin nasıl bir tarz olduğunu hissettirdi. İncelemedeki hikayeye gelecek olursak; çift hikaye mantığını beğendim. Daha doğrusu Hayal dünyası ve Gerçek bağdaşımı hoşuma gitti. Sonuçta günümüzde de tonla böyle olaylar var. Olmayan bir olayı olmuş gibi gösterenler... Yada psikolojik sıkıntılar yüzünden öyle sananlar. NEyse hikayeye geri dönersek ben bir korku hissedemedim. Çünkü bende de o korku eşiği pek yok. Ama ikinci kısma geçince bazı gerçekler yüzünden ana karaktere üzüldüm. Ve eminim tonla böyle insan vardır: Eşinden,akrabasından ([yakın uzak fark etmeksizin] tüm akrabalardan), arkadaşından vb. kişilerden şiddet,psikolojik baskı, istismar gören tonla insan... Mine söğüt'un kalemini az buçuk anladıysam bu hikayeleri önce olağanüstü sayılabilecek şekilde anlatıyor. Sonra bunu gerçek halini anlatıyor ki : gerçekten yapılan olayın ne kadar aşağılıkça ve pislikçe olduğunu yüzümüze tokat olarak vuruyor. İncelemeyi yazan abimizin hikayesinin teknik kısımlarını eleştirmeye gerek var mı? Pek bilmiyorum. Hele bir de tekniği hiç sallamayan biri olarak bunları söylemem doğru olur mu bilmem. Ama Bir okuyucu olarak çok kısa cümleler olması hoş değil ve bir kişi tanıtılacakken askeriye nizamiyesi gibi ad-soyad-yakınlık derecesi gelmez. Önce o kişi betimlemesi yapılır sonra adı geçer. Ör: Güzeller güzeli Annem Fatima 38'ine basmıştı vb. Bunun yanı sıra az diyalog vardı. Hikayede diyalog var ama konuşma diyaloğu olduğu belirtilmemiş. Tırnak: "Merhaba" Ya da Konuşma çizgisi: -Merhaba ' kullanılarak belirtilmeliydi. Teknik kısımları ilk hikayeler için çok önemli değil. Yeter ki o düzenlemeler yapılsın :) bu kadar okuduktan sonra bu yazdığımı tekrar gözden geçirmek isterdim ama üşeniyorum açıkçası :D :D