Gönderi

704 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
Revolver <<spoiler>>
Yazmadan evvel derince bir nefes almak zorunda kaldım. Düşündüm, Suc ve Ceza hakkında ne söylenebilir. Bir sürü şey söylenebilir, muhakkak. Yalnız söylenecek her söz kıymetli bir pırlantanın bakirdan alâlâde bir tabla üzerine yuzuklestirilmesinden daha güzel gorunebilir mi? Hakkında belkide milyonlarca yorum yapılmıştır bugüne kadar. Zamanın dışına çıkarak, zamanın efendisi olabilmiş bir yazarın eseri hakkında konuşmadan evvel onun ruhunu şâd etmeyi borç biliyorum. Ruhun şâd olsun Fyodor. Bu kitabı ikinci kez okuyusum daha evvel Ahmet Ümid'in Suç ve Cezayı belli yaşlarda tekrar okumak gerektiğini söylemesinin ne denli doğru olduğunu bu okumada idrak ettim. Eserin ismi aslında başından sonuna eserin neyi cevaplamaya çalıştığını açık eder nitelikte. Suç nedir? Ceza nedir? Bu soruların cevaplarını acikcasi her okurun Dostoyevski ile birlikte yine bu eserde arayarak cevaplaması gerektiği kanaatindeyim. Dostoyevski, eser boyunca bir ogretmen gibi yer yer kulagimizi çekerek, yer yer içini dokerek, samimi bir üslupla toplumsal ahlakı masaya yatırıp bizimle tartışıyor. Derin psikolojik tahliller, olayların arka planı, insan ruhunun derin sancilari, hayatta yanımızda olup biten ve sadece yanımızda olup bittiği için varlıklarını hiç fark etmediğimiz tüm detayların aslında nasilda zamanı buktugunu, olayları nasıl değiştirdiğini ve tanrının en güzel sahnelerinden birinin aslında bütün çıplaklığıyla olacak olanları gözler önüne sermek olduğunu ve yine insanın sadece ayakları üstünde yürüdüğü, beş parmağını kullanabildiği ve konusabildigi için kapıldığı kibirde bu detayları göremediğini ustaca beynimize işliyor. Biz bir suçun anatomisini ogrenmiyoruz bu kitapta aksine insan oğlunun ne kadar basit olduğunu ve fikir ayrılıklarının sadece kendi anlayimizin sancıları olduğunu ogreniyoruz. Bir kitabı okumanın elbette bir çok yolu vardır; bir hikaye niyetine okumak, birşeyler öğrenmek için okumak, eksik kalmamak için okumak, srkadaskm da okumuş diye okumak bunların arasında sayılabilir. Ben bu okumamda bu kitabı niçin yazmış sorusuna cevap aradım. Evet Dostoyevski'nin bu eseri niçin yazdığını asla yeterince bilemeyeceğim fakat kendimce ilginç bir kaç detayı fark ettim. Kitapta konusturulan ve ölen tüm karakterler, saplantılı derece de bir aşkın esiri olmuş ve ne kimliklerini ne de isteklerini degistirebilir vaziyetteler. Kitap sonunda hayatta kalabilen karakterler ise saplantılı derece de guttukleri aşkları için bedel ödemeyi göze alabilmiş karakterler. Dostoyevski, Raskolnikov'a yazdırdığı makalesinde ele aldığı öldurme kararı verebilen ve veremeyen insanlar siniflamasini aslında bütün kitaba yayarak gizin sadece o makalede olduğunu ama dilerse bunu yedi yüz sayfa da anlatabilecegini eserine gizlemiş. Aynı zamanda bu yedi yüz sayfa içinde bizim o gizi kesfedemeyecegimizi de düşünmüş olmalı ki makaleyi olabildiğince açıkça anlatmış. Napolyonlasan, Raskolnikov ile Revolverlesen Sidriyavgov'un taraflarında iki uç fikri birbiriyle carpistirmis ve aşk uğruna ölmek mi, aşk uğruna yaşamak mı? Evet belki bu en küçük yapıtaşı fikir aşk olarak ifade edilmemeli, belki hasret veya belki eksiklik belki saplantı da denebilir, birbirine ne denli yakın kavramlar olduğunu eser boyunca fark ediyoruz. Katarina eser boyunca kaybettiği eski güzel günlerine aşk duyan bir aşık ve bundan kurtulamiyor, öldü. Raskolnikov un annesi oğluna aşık ve öldü. Sidriyavgov Dunya'ya aşık ve öldü. Marmeledov alkole aşık ve öldü. Tefeci kadın parasına aşık ve öldü. Raskolnikov, devrime aşık ve bedelini ödedi, yaşıyor. Dunya, çileye aşık bedelini ödedi yaşıyor. Sonya, gerçekliğe aşık bedelini ödedi ve yaşıyor. Diğer saymadıgim karakterler içinde bu geçerli. Bakıldığı zaman fikir olarak bizi öldüren şeyin bizden başka birşey olmadığı ve doğal olmayan her ölümün aslında saplantı derecesinde bir istek neticesinde oldugunu, Napolyon olmanin aslında topluma değil kendine bir başkaldırı olduğunu ve yaşamın sadece bedellerle kazanıldığını çok güzel anlatıyor. Bütün farklı güdülerin temelinde sadece aşkın yattığını, neye duyumsarsak duyumsayalim sonuçlarının da birbirine benzediğini aslında ölümle yaşamın o kadar da farklı olmadığını herkesin övgüyle söz ettiği Napolyon olmak için insan öldürmek değil Sidriyavgov gibi kendini öldürmek olabileceğini, bu ölümden sağ çıkılabilirse belki amaca ulaşılabileceğini ustaca anlatiyor. Evet yeterince güzel anlatamadigim ve asla da yeterince güzel anlatamayacagim bu fark ediş benim bellegimde ömrüm boyunca unutamayacağım bir tat bıraktı. Sidriyavgov'un kendini öldürdüğü silahın ilk kurşununu Sidriyavgov'a sıkan Dunya idi, Dunya için kendini öldürdü Sidriyavgov. Ölürken geride kalanları düşünecek kadar karakterliydi Sidriyavgov ve Raskolnikov geride bıraktıklarını dusunmeyecek kadar aşağılik idi, Sidriyavgov kendini öldürdü, Raskolnikov başkalarını. Sidriyavgov zevk düşkünü bir alcakti, Raskolnikov büyük fikirlerin beyefendi katili. Sidriyavgov kendini suçladı, Raskolnikov toplumu. Sidriyavgov mu suçlu? Raskolnikov mu? Yoksa suçlu olan Dunya mi? Peki ya Razumihin? Bütün hikaye boyunca Dostoyevski onun gözünden izlemiş olabilir mi tüm olup bitenleri? Bir on yıl sonra yeniden okumak dileğiyle...
Suç ve Ceza
Suç ve CezaFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022160,6bin okunma
·
9 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.