Ankara'da yaşayan anlatıcımız kâh küçüklüğünün İstanbul'una, kâh Fethiye'deki Tayyareci Fethi Bey Parkı'na gidiyor. Biz de onunla birlikte Samatya yokuşlarından Beyoğlu Sokaklarına, Markiz'den İnci Pastanesi'ne, Ankara'nın boza kokulu soğuk gecelerinden Fethiye'deki parkın gün doğumlarına gidiyoruz. Küçük Hüseyin Efendi, Madam Tamara, Bozacı Naki ve daha niceleri de bize bu yolculukta yarenlik ediyor.
İlk Nazlı Eray okumam için, eski İstanbul gsevdalısı olarak beni ilk görüşte çeken bu kitabı seçmekle ne iyi etmişim. Karakterleri, mekanları (hele ki o Frej Apartmanı sahiplerinin hazin sonu) çok etkileyici idi. Inceleye inceleye, tadına vara vara okuduğum kitapta ana karakterimiz geçmişle mevcut yaşamı arasında geçişler yapıyor. Bazı karakterler günümüze taşınıyor, bazı olaylar umulmadık kişilere bağlanıyor. Hele ki bir cinayet ve katil kim sorusu var ki olaylar bambaşka boyutlara varıyor.