Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

445 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
16 günde okudu
Fransız filozof Michel Foucault’un okuduğum ilk eseri. Modern iktidarı büyük gözaltına benzeten Foucault, kısmen cezaevlerinin tarihçesi ile birlikte iktidar olgusunu, iktidarın kullandığı teknikleri ve etkilerini ve modern hukuku inceliyor. Biraz kapsamlı : 445 sahife. Ancak sade ve anlaşılır bir dille kaleme alınmış. Kitap büyük ölçüde herkesi ilgilendirmesine rağmen özelde hukukçuların ve cezaevi çalışanlarının okuması gereken eserlerden birisi. Felsefi yorumlar yer alan kısımları daha dikkatlice okumalı. Önerebileceğim kitaplardan birisi. Hapishanenin doğuşunu dört farklı bölümde ele alınmaktadır. 1.Azap 2.Ceza 3.Disiplin 4.Hapishane Bir dönem de halka açık infazlar yoğunluktaydı. Özellikle dar ağaçları bir gösteri ve işkence mekanı olarak değerlendirilebilir. Bu azap süreci halka mal edilecek şekilde meydanlarda tiyatral bir şekilde ve gaddarca sergileniyor. Mahkuma en uç acıyı vermek yavaş yavaş yavaş öldürmek kutsallaştırılmıştır. Bu yöntemde seyircilerin suça olan eğilimi azalmadığı gibi gaddarlık sıradan hale geldi. Daha sonra idam cezası yerine özgürlükten mahrum bırakma ve ıslah edici disipline geçme eğilimi ağırlık kazanır. Azap süreci bitip ceza sürecine geçiliyor bedene yapılan işkence kısıtlanıyor. Ama bu sefer ruha yapılan işkence başlıyor. İnsan olgusu özgürlüğünü yitiriyor hapishane ve duvarlar başlıyor. “Hapishane, içeri kapatma bireyi hem bir hak hem de bir mal varlığı kabul edilen özgürlükten mahrum bırakmaktır. Kişinin ve bedeninin rehin alınması. Hapishane ile insan kendini birine karşı güvenceye almaktadır. Cezalandırmamaktır. Mahkumun ruhu üzerinde mümkün olduğu kadar sık çalışmalıdır. Yönetsel bir aygıt olma hapishane, aynı zamanda zihinleri dönüştürecek bir makine olacaktır.” “Tabi kılınabilen, kullanılabilen ve geliştirilebilen bir beden itaatkar bir bedendir.” Faucault itaatkar bedenler bölümünde kışlayı ve askeri eğitim sistemini ayrıntılı bir şekilde yorumluyor. Eğitim sistemini “iyi terbiye etmenin araçları” kapsamında değerlendiren yazar sınav kavramına da farklı bir bakış açısı getirmiştir. Sınav insanları gözetim altında tutmayı sağlayan ve hiyerarşiyle onları standartlaştıran ceza tekniklerini bir araya getirir. Sınav nesne olanı köleleştirir; köle olanı nesneleştirir. Kendi değerini sınavla belirlemek 'derebeyine teslim olmaktan öte bir anlam taşımaz. '' Kitapta disiplin ve gözetleme hapishanenin iki temel özelliği olarak değerlendirilmektedir. Bunlar sadece hapishaneye özgü olmayıp “görünmezliği“ yoluyla uygulanan disiplinci iktidarın, fabrikalarda, okullarda, kışlalarda, bürolarda, hastanelerde vs yaygın olarak kullanıldığını belirtir. ‘Görünmez iken gözetleyen’ disiplinci iktidarı yaşayanlar ise bu yeni iktidar teknolojisine razı olmaktadırlar. Zira, bireylerin sürekli ‘gözetim altında’ olmaları gerektiği düşüncesi, disiplinin doğal bir parçasıdır. İngiliz hukukçu ve sosyal reformcu Jeremy Bentham tamamen gözetime dayalı bir hapishane olan Panopticon (görmek-görülmek çiftini ayırmaya yarayan makine)modelini geliştirmiştir. Cezaevinin kendisi halka biçimli bir binadır. Ortasında bir avlu ve avlunun ortasında bir kule vardır. Çevre, halkada tamamen görülmekte, ama görmek asla mümkün olmamaktadır; merkezi kulede görünülmeden her şey görülmektedir. Panopticon sadece mimari bir biçim olmayıp, aynı zamanda özelde bir yönetim biçimidir.Tutuklu da iktidarın otomatik işleyişini sağlayan bilinçli ve sürekli bir görülebilirlik halini oluşturmaktır. İnsanların zihinleri üzerinde zihinle iktidar uygulama şeklidir. Tutuklu, kendinin gözlenip gözlenmediğini asla bilmezken, hep şüphe duyar. Hapishanelerin gerçekten de ıslah edici yönü varımıdır? Facault’un bu soruya yanıtı şu şekildedir; “ Hapishaneler suçluluk oranını düşürmemektedir, yasaların ihlali artmaktadır, yeni suçlular imal etmektedir, yeni suç ortaklıkları oluşturmaktadır, tutuklunun ailesi sefalete itilerek yeni suçlular imal etmektedir, serbest bırakılanlar ise (sabıkalı olduklarından) tekrar suç işlemektedirler.” Bu eleştiriden sonra “iyi cezaevi koşulu” için yedi evrensel özdeyiş önermektedir. “Doğduğumuzdan itibaren aile içinde, okul çağına geldikten sonra okulda, askerlik çağına gelince kışlada, sonra insanın çalıştığı yere göre fabrikada, ofiste, şirkette, hastanede ve hapishanede disiplin altında olur toplumlar. Kişi kendi enerjisini kaynak olarak kullanamayacak duruma gelmişse adres tımarhanelerdir. Fakat üzülmesin tımarhanedekiler, dışarıda akıllı avı vardır hapishanelere sokulmaları için.” “Demek ki suçluluk doğası yoktur, bireylerin mensup oldukları sınıflara göre, onları iktidara veya hapishaneye götüren güç oyunları vardır; bugünün yargıçları zindanları fakirlerle doldurmaktadır ve forsalar iyi bir aileden doğsalardı mahkemelere başkanlık eder ve adaleti yerine getirirlerdi.” “Dünya, yöneticileri psikologlar ve halkı da hastalar olan büyük bir tımarhanedir. Hastanelerin, fabrikaların, okulların tımarhaneye benzetildiğini söylüyorsunuz bayım, bu dünyada nasıl yaşamalı öyleyse her şeyi bile bile? Bilmek intihar değil midir biraz da?”
Hapishanenin Doğuşu
Hapishanenin DoğuşuMichel Foucault · İmge Kitabevi Yayınları · 20131,126 okunma
·
91 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.