Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

140 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Başyapıt
Fyodor Mihayloviç Dostoyevski tarafından yazılmış bir başyapıttır (Vremya dergisindeki yazı serisinin derlenmiş hali roman oluyor). Dostoyevski bu kitapta bireyi anlatıyor elbette birey üzerinden toplumuda işliyor. İşlediği birey üzerinden onun gibi olan insanlara da ayna tutuyor. İnsanlar duygularını ve düşüncelerini çoğu zaman tam olarak açığa vurmazlar çünkü birlikte yaşadıkları toplumun kendilerine yönelik eleştirilerinden çekinirler. İnsanın toplum içinde sergilediği düşünce ve davranışları, insanın yüzeyde ya da yerin üzerinde görünen yönleridir. insanın görünmeyen yönleri, sergilediği davranışına ve düşüncesine yansıtmadıkları ise yerin altında kalmaktadır. İşte bu kitabın konusuda tam olarak budur. İnsanla ilgili derin gözlemler yapmış olan Dostoyevski bu eserinde, insanın yerin altında kalan hareket ve düşündelerinden kesitleri açığa çıkarmaktadır. Bu kesitler, herkesin bildiği ama genellikle itiraf edilmeyen veya açıkça söylenmesi istenmeyen kişilikteki tortulardır. Toplumsallığımız bunları yerin altında bastırmamızı salık vermektedir. Bununla ilgi şöyle diyor ana karakter: ‘Ben kendi hayatımda, sizin cesaret edemeyip yarıda bıraktığınız şeyleri sonuna kadar götürdüm, o kadar; üstelik siz tabansızlığınıza sağduyu diyor, böylece kendi kendinizi aldatarak avunuyorsunuz. Buna göre ben sizden daha "canlı"yım. Daha yakından bakın! Biz bugün "canlı"nın nerede yaşadığını, neden ibaret olduğunu, adını sanını bile bilmiyoruz...İnsan olmak, yani gerçek, kendi vücuduna sahip, kanlı canlı bir insan olmak dahi bize güç geliyor; bundan utanıyor, ayıp sayıyor, bildik, genel anlamda insan olmaya çabalıyoruz hep.’ İşte konunun özeti genel olarak bu aslında. Hepimizin içinde var olan açığa çıkarmadığımız yerin altında sakladığımız o karanlık tarafa bir nebze olsun ışık tutmak. Biraz daha derinlemesine inceleyecek olursak eğer kitap iki kısımdan oluşuyor: Birinci kısım: Yeraltı (benim daha çok sevdiğim) Bu kısım monolog olarak ilerliyor. Bir asosyalin iç dünyasına giriş yapıyorsunuz. Toplumdan nefret ettiği, korktuğu, tiksindiği ve aşağılık gördüğü için kabuğuna çekilmiş, başka bir deyişle yeraltına kendini gömmüş, bu yabani yalnızlığında affedici olamadığı için kendisiyle alay edenlere aşırı bir nefretle intikam duyguları beslemiş, kendini esir ettiği kapanında ruhsal çelişkilerle acının doğruğuna varmış ve bu acıdan da şeytanca haz almaya başlamış birinden bahsediliyor bu kısımda. Karakter kendi üzerinden insanın riyakarlığını, içinin çürümüşlüğünü, kokmuşluğunu anlatıyor. Özellikle yeraltı bölümünde insan psikolojisine dair çok etkileyici tahliller bulunmakta. Ve burada kesinlikle bir kahramandan değil bir anti- kahramandan dem vuruluyor. Bu noktada ana karakterden alıntılayacağım: ‘Yani bu, edebi bir eserden ziyade günahlarımın kefaretini ödemek oldu. Bir köşeye çekilip ahlak bozukluğumla bütün bir ömrü nasıl heba ettiğimi, kötücül, boş gururum yüzünden yaşayan âlemle her türlü bağı keserek nasıl yeraltına çekildiğimi uzun bir öykü gibi anlatmanın hiçbir ilginç yanı yok elbette; hem romanda bir kahraman olmalıdır, halbuki benimkinde bir kahramanın tersi olan ne kadar özellik varsa kasten bir antikahramanda toplanmış.’ diyor ana karakterimiz evet bu eserde bir kahraman yok aksine içi karanlık, hastalık, haset, öfke ve acı dolu bir anti-kahraman ve onun kendine yaptığı acımazsız eleştiriler var. İkinci Kısım: Notlar Bu kısımda ana karakterin hayatından bir kesite şahit oluyoruz. Bu kısımdaki vurgu ise içimizde fırtınalar koparken, ikilemler, gelgitler yaşarken, içimizde bir karanlık taraf, bir pislik taraf varken ve biz onun yükünün altında ezilirken, dışarıdaki toplum hayatına uyum sağlamanın ne kadar zor olduğu. Karakterimiz başına gelen her olayda düşünce yapısına göre patlamalar, hezeyanlar yaşıyor ki sonrasında çekinip, içine kapanarak gerçekleştirdiği duygusal feveranların sonucundan nasıl kaçacağını düşünmeye koyuluyor. Kitapta en etkilendiğim kısımlardan biride Liza’lı kısımlardı. Karakterimiz ilk defa kendisini bir insandan üstün görüyor. Düşüncelerini bir başkasına empoze edebilme duygusunu yaşıyor. Ve sonrasında kız onun evine gelip, onun sefil hayatına tanık olunca öfke krizleri geçiriyor. Çünkü yarattığı uydurma karakter çöküntüye uğruyor, ucuz ve aciz bir adam oluveriyor birden bire. Bir kaç gün önce Liza karşısında kahramanken roller değişiyor. Tutulduğu ağlama krizi üzerine Liza onu teselli ediyor ve kahramanımız bunu da hazmedemeyerek yapabileceği en iğrenç şeyi yaparak içindeki hasta ruhu bir kez daha gözlerimizin önüne seriyor. Kısaca özetleyecek olursam işlenen karakterde çok fazla davranışsal ve duygusal tezatlık var. Normal insanı, dar kafalı ahmak olarak görüp aynı zamanda onu kıskanan, kendisini ise üstün anlayışlı biri olarak görüp sonra bir fare gibi deliğine kaçan, ne iyi, ne kötü, ne alçak, ne namuslu olabilmiş, kendini şehvetle atalete teslim etmiş, haşare olmayı istemiş ama bunu dahi başaramamış, yaptığı her eyleminden sonra pişmanlık duyan, kah insanları küçümseyip kendini üstün gören, kah kendini küçümseyip insanları üstün gören ama her halde de kimsenin yüzüne bakamayıp bakışlarını kaçıran, utangaç, suratını çirkin, tiksindirici bulan ve kendisine de herkesin böyle baktığını düşünen, pantolonu lekeli, kılıksız hasta bir yeraltı adamından bahsediliyor. Kendisini rahatsız etmesinler diye bütün dünyayı bir kapiğe satabilecek; kıyametin kopması ve çaysız kalması arasında iki seçenecek bulunsa, dünya umrunda olmayacak biri o. Birazcık nükteli, fazlasıyla hırçın ve ısdırap dolu ve çelişkili bir ruh. Ne kadar hakir görse de, utana sıkıla ruhsal bunalım ve krizlerinden dolayı kendisini sefahat alemlerine ara sıra atan, pireyi deve yapan, masum olmasına karşın kendisini suçlu bulan, "canlı hayatı" iğrenç nitelikte bellediği için kabuğunda rahat eden, aynı zamanda "canlı hayatının" nasıl olduğunu bilmediğini söyleyen ve o "iş güç sahipleri", o "normal" insanlardan dahi, daha "canlı" olduğunu belirtip hemen ardından ölü olduğunu vurgulayan kaos ve çelişkiyle dolmuş bir "anti-kahraman". Bu okumada beni en çok etkileyen unsurlardan biri bu oldu, karakterin kaotik yapısı. Karakterin mizantropist yaklaşımları, geçmiş takıntı ve hesapları karakteri ön görememenizi, ne zaman ne yapacağını, nasıl bir düşünceye kapılacağını bilememenizi sağlıyor. Kitabın en keyifli kısmıda bu oluyor. Benim için son derece akıcı ama aynı zamanda içinde bir çok davranışsal analiz bulunan muazzam bir okumaydı. Çok ama çok şiddetle tavsiye ediyorum. Mutlaka ama mutlaka okuyunuz.
Yeraltından Notlar
Yeraltından NotlarFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020129,1bin okunma
··
255 görüntüleme
Taşkınn okurunun profil resmi
👏👏👏👏👏 ellerinize sağlık
Xyz okurunun profil resmi
eline sağlık ne güzel yazmışsın
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.