Kitap bir nörologun meslek hayatında karşılaştığı ilginç vakaların hikayeleştirilmesinden oluşuyor. Edebi hiçbir yönü olmayan bu hikayeler çevremizde tanıdığımız ya da ilerleyen zamanlarda tanıma ihtimalimizin olabileceği şizofren, otistik,
spastik.. gibi nörolojik yönden sıkıntılı insanlara bakışımızı değiştirebilir. Zaman zaman çokça tıbbi terim kullanılmış ki bu da araştırmaya sevk
ediyor insanı. Kitabın güzel yönlerinden birisi de bu; araştırmak. Gerçi günlük hayatta sıkça kullanılmayacakları için birçoğu unutulacak bu
araştırmaların ama... Yazarımız bir taraftan hastalarını ilaçla tedavi ederken diğer taraftan
da bazı hastalarının tedavi edilmemesi gerektiğini savunuyor ki bana göre haklı
bu görüşünde. Çünkü nörolojik sıkıntılı bazı üstün yetenekli insanları nörolojik sıkıntısı olmayan insanlara benzetmek için yapılan tedavilerle bu üstün yeteneklerini kaybediyorlar ne yazık ki bu hastalar. Mesela
yürüme güçlüğü çeken Rebecca çok güzel dans edebiliyor; konuşma güçlüğü çeken Martin
binlerce arya biliyor ve bunu gayet iyi seslendirebiliyor; konuşamayan, yazamayan
Jose duygu ve düşüncelerini çok güzel resmedebiliyor. Yani bazen birilerine iyilik yapmak isterken onlara kötülüğümüz dokunabiliyor.