Gönderi

Parlak, kırmızı, akıcı kan: Duruyken insana kendini dinç hissettiren, onu zeki, kavrayışlı, akıllı yapan; sulandırıldığı zaman gevşekliğe, aşırı duygusallığa, kuşkuculuğa, umutsuzluk ve melankoliye neden olan; pıhtılaşınca tekbenciliğin pullu albenisini, sara ve koleranın dehşetini, sınıf hiyerarşisini, kişilik bölünmesinin kavranamayan yüceliğini oluşturan. Bir tek alyuvarda bütün bilim adamlarının kafasını karıştırmaya yetecek kadar bilinemezlik vardı. İnsanlar kan içinde doğuyor, kan içinde ölüyordu. Kan güçlü, verimli, büyülüydü. Kan acıyla güzellikten oluşan bir esrime, yaratıcı yıkımı gerçekleştiren bir mucize, tanrısal özün bir zerresi, belki de özün kendisiydi. Kanın aktığı yerde yaşam güçlü bir biçimde sürüyordu. Şarkının olduğu yerde kan vardı, tapınmanın olduğu yerde kan vardı. Gündoğumunda kan, tarladaki çiçeklerde, manyakların ve peygamberlerin gözlerinde, değerli taşların alevinde kan vardı. Yaşamın ve şarkının ve sarhoşluğun ve tapınmanın ve zaferin olduğu her yerde kan vardı.
·
50 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.