Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

318 syf.
9/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Sosyolojik Tahayyül Üzerine
anlamak, sevgilim, o, bir müthiş bahtiyarlık, anlamak gideni ve gelmekte olanı. Nazım Hikmet Bu, bir kitap inceleme yazısından ziyade sosyolojik tahayyülün ne olduğuna ve bu yetiyi neden elde etmeye çabalamamız gerektiği üzerine bir yazı. Sosyolojik tahayyül üzerine olan bu düşünceler zaten size kitabı okuyup okumamanız ve kitapta ne
Sosyolojik Tahayyül
Sosyolojik TahayyülC. Wright Mills · Hil Yayınları · 201690 okunma
··
512 görüntüleme
Pierre Rivière okurunun profil resmi
İşte en çok katılmayacağım düşünceler :) Tarde ile ilgili öncüller epey hatalı bu arada ve devamen hatalı öncüllerle bu bakışı açıklamaya girişmek daha da hatalı... Basit bir örnek, Bir işçi bir işi 2 günde yaparken 2 işçi 1 günde yapmaz, bu aradaki fark da sadece ikincinin daha hızlı çalışıyor olmasından ya da dayanışmadan doğmaz tek başına, bireyler ve bireyler arası ilişkiler çok daha fazla şeyde belirleyicidir. Bu yüzden "Psikolojizm bireylerin dünyayı yaşadığı çağ ve muhitten yola çıkarak, kendi tecrübeleri üzerinden değerlendirebileceği ve geleceği de buradan yola çıkarak inşa edebileceğini öğretir. Hâlbuki sosyolojik tahayyül ilkin insanların verili bir düzene doğmuş olmasından işe başlar." Bu yüzden buradaki fark daha belirgin açığa çıkar, anlayan bireyleri ve olanaklarını anlamaya çalışmak veya anlayan bireyleri tasnif etmek...Bu sahada kılıçlarımızı çekelim bir ara...İyi tesadüf ben de Tarde üzerine bir kitapçık okumaya geçiyordum kenara ... Eline, düşüncene sağlık, okunabilecek şeyler bulmak güzel...
Hasan Suphi okurunun profil resmi
Tarde üzerine ahkam kesmeye çalışmak, benimsediğim düşünsel ahlaka yakışmaz, çünkü çok vakıf değilim. Genel olarak psikolojizm üzerine yaptığım araştırmalarda Drukheim ile Tarde arasındaki arasındaki tartışmalara şahit oldum. Tarde'yi bu şekilde tarif eden Gordon Marshall'e de biraz güvendim açıkçası. Ben "bireyler arasındaki ilişkilerin" belirleyici olmadığını savunmuyorum ancak bireylerin içerisinde var olduğu toplumsal artalanın daha temel bir belirleyici olduğunu savunacağım. Bana göre Durkheim'in sosyolojiye en büyük katkısı da budur. Yazıyı çok uzatmak istemediğim için, sosyal bilimcinin (anlayan birey) durumuna çok girmedim. Sosyal bilimci her ne kadar ortalıkta ne döndüğünü diğerlerine nazaran daha iyi bilse de, etki alanının onlardan daha geniş olmadığını bilir bence. Tarde üzerine okumanı merakla bekliyorum, hatta küçük bir kitapçık dediğin Monadoloji ve Sosyoloji ise ben de eşlik edebilirim. Teşekkür ederim, iyi dileklerin için :)
6 sonraki yanıtı göster
Ezgi okurunun profil resmi
Mills haklı istatistiksiz kavrayış olmaz. Bir de incelemede bahsettiğin düşünceleri karşılayan şey habitus. Sosyolojide her şey habitus. Habitus da ölçülebilir bir kavram. Psikolojizme girmeden insanı, toplumu anlamanın yöntemi. Geçenlerde bir paper okudum. Fransa’da göçmenler üzerine. Göçmenlerin bulunduğu yerlerde sağ partilere bir yönelim var mı bunu araştırmış yazar. Küçük ve büyük birimlerde başka sonuçlar almış. Göçmenlerle direkt temas kurulan yerlerde sağ partiler oy alamıyor yani küçük idari birimlerde. Büyük şehirlerde ise tam tersi sonuçlar. Veriler olmadan, küçük idari birimlerde yerellik baskındır, oralarda sağ partilere kayma olur der insanların büyük kısmı. Veri olunca iş değişiyor. Bu yüzden Mills’in yanında yer al lütfen hssh
1 önceki yanıtı göster
Hasan Suphi okurunun profil resmi
Gösterişli teoriler tam da bu yüzden iş görmüyor. Örneğin Hardt ve Negri, "Pürüzsüz Dünya" savunusuyla, çağımızda kapitalizmin gücünün akışkan ve ağ gibi tüm dünyaya yayıldığını o yüzden bu anlamda coğrafi bölgeler belirlemenin imkansız hale geldiğini savunurken, Giovanni Arrighi topladığı verilerle, özellikle GSMH, Kuzey ve Güney arasındaki tarihsel eşitsizlik ve sömürünün aynen devam ettiğini, coğrafi bölgelerin de bu veriler üzerinden çok rahat anlaşılabildiğini ispatlıyor. Ancak verilerin içerisinde değerlendirildiği kavram çerçevesi de önemli. Habitus gibi bir kavramı inşa etmeden toplanan verilerle ne yapacağını bilemiyor insan ya da eldeki verilerden çok çarpık sonuçlara ulaşabiliyor. Bourdieu'yu başarılı kılan da bu sanırım; iyi bir felsefe eğitimi ile gelen kavramları ayırt ve inşa edebilme yeteneği hem de ampirik alandan beslenenebilme gücü. Mills'in vurgulamak istediği de tam bu kesişim noktası. Yazıyı biraz giriş düzeyinde yazmak istedim, dediğin gibi habitus tüm anlatılanları kapsayan bir kavram. Ancak bizde insanlar hala kahramanların tarih yaptığı algısına sahip olduğu için, özellikle psikolojizm kısmına vurgu yapmak ve kitabı okumaya heves edenleri teşvik etmek adına bu şekilde yazmayı tercih ettim. Paper için de teşekkürler. Veriler kıymetli, yanlışı direkt gösteriyor. Ancak küçük birimlerdeki eğilimin neden bu yönde olduğu yine bir teorik çerçeve içerisinde değerlendirilme ve tartışılma ihtiyacı duyuyor. Son olarak sosyoloji söz konusu olduğunda Mills ya da Durkehim'in bahsettiği sosyal olgular merkezde olmalı bence de, diğeri sosyal psikolojiye daha yakın bir tavır. O yüzden elimden geldiğince savunacağımdan emin olabilirsin :D
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.