Gösterişli teoriler tam da bu yüzden iş görmüyor. Örneğin Hardt ve Negri, "Pürüzsüz Dünya" savunusuyla, çağımızda kapitalizmin gücünün akışkan ve ağ gibi tüm dünyaya yayıldığını o yüzden bu anlamda coğrafi bölgeler belirlemenin imkansız hale geldiğini savunurken, Giovanni Arrighi topladığı verilerle, özellikle GSMH, Kuzey ve Güney arasındaki tarihsel eşitsizlik ve sömürünün aynen devam ettiğini, coğrafi bölgelerin de bu veriler üzerinden çok rahat anlaşılabildiğini ispatlıyor. Ancak verilerin içerisinde değerlendirildiği kavram çerçevesi de önemli. Habitus gibi bir kavramı inşa etmeden toplanan verilerle ne yapacağını bilemiyor insan ya da eldeki verilerden çok çarpık sonuçlara ulaşabiliyor. Bourdieu'yu başarılı kılan da bu sanırım; iyi bir felsefe eğitimi ile gelen kavramları ayırt ve inşa edebilme yeteneği hem de ampirik alandan beslenenebilme gücü. Mills'in vurgulamak istediği de tam bu kesişim noktası.
Yazıyı biraz giriş düzeyinde yazmak istedim, dediğin gibi habitus tüm anlatılanları kapsayan bir kavram. Ancak bizde insanlar hala kahramanların tarih yaptığı algısına sahip olduğu için, özellikle psikolojizm kısmına vurgu yapmak ve kitabı okumaya heves edenleri teşvik etmek adına bu şekilde yazmayı tercih ettim. Paper için de teşekkürler. Veriler kıymetli, yanlışı direkt gösteriyor. Ancak küçük birimlerdeki eğilimin neden bu yönde olduğu yine bir teorik çerçeve içerisinde değerlendirilme ve tartışılma ihtiyacı duyuyor.
Son olarak sosyoloji söz konusu olduğunda Mills ya da Durkehim'in bahsettiği sosyal olgular merkezde olmalı bence de, diğeri sosyal psikolojiye daha yakın bir tavır. O yüzden elimden geldiğince savunacağımdan emin olabilirsin :D