Gönderi

288 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Marx ve Weber ‘de Doğu Toplumları İstanbul Medeniyet Üniversitesi ‘nde halen görev yapmakta olan Lütfi SUNAR tarafından yazıldı. Kitabın ana fikri Marx ve Weber ‘in karşıtlığının yanısıra, ortak noktalarını göz önüne sermektir. Yazar, Batı ‘da Doğu‘nun resmi olarak tanımlayabileceğimiz şarkiyatçılığın, bu iki sosyologta nasıl birbirinin devamı olan düşünceler eşliğinde ya da biraz daha genişletilmiş düşünceler eşliğinde birbirini tamamlayan bakış açıları olduğunu göstermek istemiştir. Bir öteki konumunda olan ve Batı ‘nın daha iyi anlaşılması için ele alınan Doğu ‘nun , önce Marx ‘ın görüşleri ele alınarak izah edilmiştir. Ardından Weber‘in de görüşlerini ele alıp, son bölümde bu iki sosyoloğun doğu hakkındaki düşüncelerni karşılaştırılmıştır SUNAR. Marx ve Weber sosyolojide birbirlerinin karşıtı olan düşünceler öne sürmüşlerdir. Weber, Marx‘ın alternatifi olarak tanınır. Marx ‘ın düşünce sistemi ve sosyolojideki yeri ile alakalı birçok kitap, makale bulabiliriz. Keza Weber için de durum böyledir. Fakat bu kitapta ikisinin de Doğu hakkındaki görüşlerinin aynı cihette olduğunu görüyoruz. Peki, ne oluyor da birbirlerinden farklı görüşlere sahip olan bu iki sosyolog Doğu diyince aynı görüşleri savunmaya başlıyorlar? Onları bu ortak düşünceye sevk eden saik nedir? Lütfi Sunar, işte bize bu kitapta bu soruların cevabını gayet açık, anlaşılır bir şekilde veriyor. Kitapta Marx ‘ın da Weber ‘in de esinlendikleri ve baz aldıkları kaynaklar tek tek veriliyor liste halinde ve aynı zamanda da dipnotlarda da bunu açık bir şekil de görebiliyoruz. Kitapta Marx ve Weber, sık sık geçen şark despotizmi, patrimonyal, ATÜT, sulama sistemleri gibi kavramlarla Doğu anlatılmaya çalışılmıştır. Marx ve Weber ‘in Duğu ‘yu, Batı ‘yı daha iyi açıklayabilmek ve tanımlayabilmek için bir ‘’öteki‘’ konumuna yerleşitirip incelemeye başlamışlardır. Onlara göre Batı, Doğu olmayandır. Zaten onların bu ‘’ ÖTEKİ’’ kavramında da açıkça farkedileceği gibi, Doğu sadece bir araçtır. Marx da Weber de kendi düşüncelerini temellendirmek için Doğu ‘da bir şeylerin hep yanlış olduğunu ve yanlış gittiğini gösterip, kendi toplumlarının biricikliğine dikkati çekip, kendi iddialarındaki haklılıklarını ispatlamaya çalışmışlardır. Kitap, önce Marx ‘ın düşüncelerine yer vermekte ve ardından da Weber ‘le devam etmektedir. Kitapta Marx ‘ın Hegel ‘den etkilendiğini ve bir şeyi en iyi şekilde açıklamak için, ilk önce onun karşıtının açıklanması gerektiği, bundan ötürü de ilk önce doğuyu açıklayarak işe başlaması gerektiğine değinilmiş. Marx ve Weber ‘de ve hatta genel olarak batılı diğer düşünürlerde Batı‘nın sorununun da ve bu soruna getirilen çözümün de evrenselleştiğini görüyoruz. Yani eğer Batı bir gelişim evresi geçirip, bir sonraki evreye geçmişse Doğu ‘da öyle yapmalı ve şayet eğer Batı bir soruna çözüm bulmuşsa, hiçbir şarta bakılmaksızın doğunun da aynı çözümle sorunu çözmesi bekleniyor. Fakat , biz tutup bir hastalığa X ilaç iyi geldi diye diğer tüm hastalıklara da aynı ilacı kullanamayız. Her hastalık farklıdır ve ona özel ilaç gereklidir. İşte Batının yapmaya çalıştığı şey ilaç örneğine benziyor. Marx da Weber de Doğu ‘da hala kapitalizimin başlamamasını despotizime dayandırıyor. Despotizimi sağlayan ve devam etmesine neden olan etkenlerden en mühim olanı ise sulama yöntemleridir. Devletin kendi eliyle sulamayı takip etmesi ve özerk feodal ya da beyliklerin oluşmasına engel olduğundan despotizim devam ediyor ve Marx ‘ın bahsettiği ‘’ otonom birey ’’ ve bunun yanın da Weberin ‘de ‘’ideal tip’’ yaklaşımı gerçekleşmiyor. Marx ‘a göre tarihin ilerlemesi ancak üretim biçiminin değişmesi ve üretim ilişkilerinin değişmesi ile alakalıdır. Batı üretim şeklini bir süreç içerisinde bir hayli değiştirebilmiştir fakat Doğu bunu başaramamıştır. ‘’ Tarihi, ilerleme ve değişmeyle eş gören Marx ‘a göre Doğu toplumlarının bir tarihi yoktur. ‘’ Marx, Doğu ‘daki değişimin sadece fatihleri ve melikleri etkilediğini ve toplumsal yapının ise hep aynı kaldığını söylemiştir. Ona göre alt yapı üst yapıyı değişirtebilecek mahiyettedir, fakat Doğu ‘da bunu yapacak güç de imkan da bulunmamaktadır. Kitapta Weber ‘in bilgi, din, siyaset gibi alanlarda devasa bir literatür oluşturduğunu ve bu alanların sosyolojinin alta dalı olmasında bir hayli katkıları olduğundan bahsedilmiştir. Fakat söz konusu Doğu olunca, onun Doğu ‘yu ihmal ettiğini görüyoruz. (syf.157 ) Weber, Marx ‘a göre daha geniş kaynaklardan yararlanmış ve verdiği bilgilere bakıldığında daha fazla detaya indiği anlaşılamaktdır. Fakat bakış açıları birebir aynıdır. Weber de Marx‘ın Doğu hakkındaki görüşlerini tasvip etmiş ve devam ettirmiştir. Weber Batı ‘nın rasyonel Doğu ‘nun ise duygusal ve gelenekçi olduğunu vurgulamıştır. Ve bu Akılcılaşma sadece Batı ‘ya hastır ve Batı uygarlığı bu akılcılığı ile diğer uygarlıklardan ayrılmaktadır. Evrensel tarihin amacı da bu benzersiz aklı açıklamak ve karakterize etmektir. ( syf 188). Weber ‘e göre Doğu hala büyüden arındırılmamıştır. Fakat akılcılaşmanın önündeki en önemli iki engel; gelenekçilik ve dünyanın büyülü olarak algılanmasıdır. Weber ‘e göre bir tek Protestanlık dünyanın büyüden arındırılmasını sağlayabilmiştir ve sekülerleşmeyle beraber de gelenekçilik de etkisini yitirmiştir. Weber, kapitalizimin oluşması ancak büyüyen, gelişen şehir aracılığıyla oluşabilir. Burjuvazinin de bütün bunların sonucunda bir tek batıda çıkmıştır ve bu ortaya Batıya has bir olaydır. Lütfi Sunar ilk önce Marx ve Weber ‘in görüşlerini veriyor ve daha sonra tek tek kaynaklara dayanarak açık bir şekilde değerlendiriyor. Öncelikle Lütfi Sunar, Doğu derken yani doğuda bulunan tüm ülkeleri aynı çatı altına alıp değerlendirmenin yanlışlığına değiniyor. Birbirlerinden çok farklı medeniyetler söz konusu iken hepsini bir gibi ele alıp, değerlendirmek büyük bir yanılgıdır. Yapılan bir diğer hata da genelleme hatasındır. Güney Hindistan ‘da yaşanan bir olayı alıp, tüm Doğu ‘da varmış gibi lanse etmişlerdir. Böyle bir genellemenin kabul edilemeyeceğini vurgular Sunar. Medeniyetlerin birbirlerinden etkilenmeleri ve zaman zaman birbirlerinden daha çok gelişmişmiş bir evreye gelmeleri olağandır. Fakat Batı ‘da her şeyin sadece Batı ‘da olduğu ve bunu yanında medeniyetin Batı ‘da başladığı ve bu gelişme için de kati surette hiçbir uygarlıktan esinlenmediği fikri hakimdir. Batı ‘yı öne çıkarmaya çalışırken sadece iktisadi veyahut siyasi cihetlerden değil Batı ‘nın her cihetten mükemmel olduğu vurgulanmaktadır. ‘’Gerek dini gerek siyasi gerek sosyal ve kültürel alanlarda da Batı en gelişmiş ve en iyi hasletlere sahip bir uygarlıktır ‘’ fikri savunulmuştur. Lütfi Sunar, Batı ‘nın sahip olduğu bu düşünceler sebebiyle, sömürgeciliği de bu sayede meşrulaştırdığına değinmiştir. ‘’Kapitalizmin doğal sonucu olan sömürgecilik aynı zamanda Doğu toplumlarının değişim için de bir imkan olarak değerlendirilmektedir.‘’ (syf. 126 ) Sonuç olarak Batı ‘ın bu gelişmesi ve ilerlemesinden ötürü Doğu, Batı ‘ya bağımlı kalmıştır. Fatma Çelik, İlem I Kademe Öğrencisi
Marx ve Weber'de Doğu Toplumları
Marx ve Weber'de Doğu ToplumlarıLütfi Sunar · Ayrıntı Yayınları · 201214 okunma
·
76 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.