Adnan! Adnan bey! diyordu Bu isim gözlerinin önüne şık, zarif, en güzide bir âleme mensup, bir çok ikbal ihtimallerine namzed, uzaktan kır mı, kumral mı fark olunamıyan sakalları çenesinden hafif hatla ayrılarak iki tarafına taranmış, daima güzel giyinen, daima güzel yaşayan, ince eldivenlere mahbus parmakları altın telli gözlüğünü seri bir hareketle beyaz zarif keten bir mendilin ucile sildikden sonra her tesadüfde kendisine bir rica nazarile bakan, güzel, o kadar meharetle saklanan elli yaşına rağmen hâlâ güzel bir koca koyuyordu.