Ütopyaların, distopyaların en güzel yanı; ya olursa’ları ya da ya olmazsa’ları hayal edebileceğimiz kapıları aralaması. Bir dünyaya ait olup aynı gökyüzünde başka bir dünyada yaşamak. Ve aslında işin özünde her ikisine de ait olamamak. Ne tanıdık ve ne korkulası bir yaşam! İnsanın kendi içinde hissettiğinden çok daha somut ve çok daha gerçek bir ayrışmayı görüyorsunuz. Ve her olası gelecekte, bağın kopmasından korkan yazarın yaptığı gibi bu kitapta da ayrıklar var. Tüm dünya dönüşürken dışarda kalanlar, bırakılanlar ya da dışarıda kalmayı seçmiş olanlar. Sanırım biz okurlara ulaşmanın bir yolu bu. Bizim gibi olanları da hikayenin bir yerlerine koyup taraf seçme şansı sunmak. Ya da seçmeyip varolan düzeni sevme olanağı yaratmak. Kitabı anlatmadan kitap üzerine söyleyebileceklerim sanırım bu kadar. Dilerim sizler de okur ve seversiniz. Ya da sizler de okur ve ürkersiniz. Ama her ne olursa olsun, duygularımız görece kendi kontrolümüzdeyken hissedersiniz. Her ne olursa.