Çok ince bir simgesellik işlenmiş ve bu tüyoları okurken yakalayabildiğiniz yerlerde aklınızda oluşan sahne içine bir sahne daha çiziyor yazar. Olay örgüsündeki mitolojik hikaye akışı ve isimlerin belli sahnelerde tümden değişerek devam edecek sahneye tamamlayıcı bir rol oynaması benim açımdan eğlenceli olduğu kadar şaşırtıcıydı da. Aldıkları isimlerle karakterler hakkında aklınızda direkt bir kişilik analizi oluşabiliyor. Yeraltı romanına özgü fikir akışıyla günümüz toplumu içinde yer edinemeyip kendi adaleti çevresinde savaşını veren bir anti kahramanın giriştiği işler bazı yerlerde rahatsızlık verecek boyutlarda olsa da “hakkı var” dedirttiği yerler de oluyor. Bana “insanın gerçekten bir kutsalı var mı?” sorusunu sordurttu roman. Sonuçta biz değil miyiz en iğrenç zevklerimiz dahi olsa gerçekleştirmek için bilinçaltımızın verdiği gölge fikirler ışığında farkında değilmiş gibi hareket eden?