"Sen hiç kimsenin olamayacağı kadar çok şeyimsin benim... Yüreğimde sana ayrılan yer herkesinkinden büyük. Yalnızca bir arkadaş, bir kan kardeş, bir sırdaş, bir çok yakın dost değil, bir büyük sevgisin sen... Yanında sonsuz şımarabileceğim ve hâlâ kaybetmekten korkmayacağım tek kişi... Yani biraz annem, biraz babam, hatta hiç görmediğim dedem, belki hiç doğmayacak oğlum... Sonra daimi hayranım ve tabii dokunulmamış sevgilim... Sen benim masumiyetimsin Tuna... Benim en yakınımsın! Aslında belki öbür yarımsın? Bütün bunlar ne demek anlıyor musun?”
"Bir zamanlar adına mektup denilen bir şey vardı. Böyle bembeyaz bir kâğıda hislerini yazardın, zarfa koyardın, üzerine pul yapıştırırdın ve postaneye giderdin göndermek için. Yaşı küçük olanlar bilmez."
"Kitap okumak güzelmiş ama insanın kafasını karıştırıyor. Ne bileyim, daha basit bakıyorum hayata ben. Fakat bu iki kitabı okuduktan sonra daha fazla düşünmeye başladım."
“Oğlan, kızı ister. Verirlerse evlenir, vermezlerse âşık olur” derler. İmkânsız olduğu zaman mı aşktır aşk? Öyle olduğu için mi aşka giden yolu çalılarla çırpılarla doldurur, kayalar yuvarlarız önümüze? Yolu geçemeyelim de âşık olalım diye mi? Aşka ulaştığımız zaman büyüsünü yitirmesinden mi korkarız bilinçaltımızda? Gizli bir zevk mi alırız bundan? Ölümüne diyete girdiğimizde önümüze konan sütlaçtan bir kaşık alamama durumu gibi bir şey midir aşk? Oysaki tıka basa yediğin bir yemekten sonra önüne konan sütlaç olmalı aşk. Karnın tok olsa bile o sütlacı yemek sana haz vermeli. Kendi iradenle, sadece hoşuna gittiği için yemelisin. Kilo alacağını umursamadan. Sadece ağzında güzel bir tat kalsın diye.
Masalların verdiği gizli mesajlar:
Güzel ve Çirkin:
Zengin erkeğin güzeli de, çirkini de her şekilde gider.
Hansel ve Gretel:
Akıllı ol, bir de az ye.
Kırmızı Başlıklı Kız:
Kır dizini, otur evinde.
Küçük Denizkızı:
Sevme kızım, yanarsın.
Peter Pan:
Kafa yapıcı maddelerden uzak dur.
Pamuk Prenses:
Sana az ye dedik.
"Evlenince soyadının değişmesi ne garip. Senin otuz yıldır bir adın, sanın var. ‘Evet’ demenle bambaşka bir kimlik tutuşturuyorlar eline. Nüfus kütüğün, imzan değişiyor. Belki ben bundan sonraki otuz yıl boyunca da kendi soyadımla anılmak istiyorum, olamaz mı?"