Ona acılarını anlattığında, Nietzsche bunu, üstünde durmaya değer bir şey olarak görmemişti. “Tabii acı çekeceksin, görmenin bedelidir bu. Tabii için korkuyla dolacak, yaşamak demek tehlike içinde olmak demektir.
Ayrıca geleneksel aile modelleri ve sülale kavramı içinde yetişmiş bireylerin, bağımsız bir birey gibi kabul edilip bu sülale ve aile bağlamı dikkate alınmaksızın tek başına terapiye alınmaları durumunda sistemin işlemediği ve tedavinin etkili olmadığı gözlemlenmiştir.
Sevecen ve ilgili davranışınız bazen sizi incitecek veya kendinizi ihmal edilmiş hissettirecek sonuçlar veriyorsa belki de kendi ihtiyaçlarınızın daha çok farkına varmalısınız ki bu da iyi bir şeydir.
“Dışadönükler dopamine karşı pek hassas değildir. Dopaminin olağanüstü etkisini göstermesi için ihtiyaç duydukları miktar içedönüklerden daha çoktur.”
Dışadönük insanlar için dopamin kaynağı da insan görmektir.
Saygı ancak özgürlüğün temelleri üzerinde var olabilir. Şu eski Fransız şarkısının dediği gibi; l'amour est l'enfant de la libert, "sevgi özgürlüğün çocuğudur". O, asla zorbalığın çocuğu olamaz.
Tanrı, Yunus'a sevginin özünün, bir şey için harcanan "emek", "bir şeyi büyütmek" olduğunu, sevgiyle emeğin ayrılamayacağını anlatır. Kişi, uğrunda emek harcadığı şeyleri sever ve kişi sevdiği şeyler için emek harcar.
Birbirimize ne kadar yakınlaşırsak yakınlaşalım en sonunda arada kapatılamaz bir boşluk kalacaktır; her birimiz varoluşa tek başımıza başlarız ve varoluştan tek başımıza ayrılmalıyız.
Ortalama bir vatandaş siyaset hakkında yeterince bilgi sahibi değildir ve adayların seçim vaatlerini incelemeye de yeterince zaman ayırmaz. Seçmenler bunun yerine erken yaşlardan itibaren yakınlık kurduğu partiden yana oy kullanarak bu karmaşık karar verme sürecini “basitleştirir”.