Ordinaryüs profesör Ali Fuad Başgilin bu eserciği, her yaş grubundaki bireylerin hayatının her döneminde birden fazla okuması gerekiyor. Muhteşem bir akıcılık, sohbet havasında bir üslup ve değerli öğütler ile seni kendine çekiyor. İrade Terbiyesi kitabının özeti denilebilir. Eserde yazarımız bize çalışmanın prensiplerini, çalışmanın belli başlı düşmanlarından ve bu düşmanları nasıl alt edeceğimizden bahsediyor. Kitabın son sayfalarındaki altın değerindeki öğütleri ise çerçeveletip her bir köşe başına asmak gerekir. Kitabı okuyun ve nasıl tembellikten kurtulabiliriz, ruh ve irade terbiyesini nasıl başarırız, irademizi terbiye etmek için karakterimiz deki faktörlerin ırsi mi yoksa çevreden mi kaynaklandığı ve daha birçok konuda bilgi sahibi olacağınız aşikar. Özetle bu kitabı okuyun ve okutun Her bir sözü altın değerinde olan eserde en çok etkilendiğim alıntı: Çalışmak için uygun gün ve saat bekleme. Bil ki her gün ve her saat çalışmanın en uygun zamanıdır. Çalışmak için uygun yer ve köşe arama. Bil ki her yer ve köşe çalışmanın en uygun yeridir..
Gençlerle BaşbaşaAli Fuad Başgil · Yağmur Yayınları · 202115,9bin okunma
Anton Çehov, Altıncı Koğuş eserinde hasta Ivan Dimitriç ile doktor Andrey Yefimiç arasında geçen felsefi çatışmaya odaklanır. İvan Dmitriç maruz kaldıkları adaletsizliğe, içinde yaşamaya zorlandıkları berbat koşullara karşı çıkarken, Andrey Yefimıç bunları görmezden gelmekte ısrar eder ve durumu değiştirmek için kılını bile kıpırdatmaz. Doktor
Çalışmak için uygun gün ve saat bekleme. Bil ki her gün ve her saat çalışmanın en uygun zamanıdır. Çalışmak için uygun yer ve köşe arama. Bil ki her yer ve köşe çalışmanın en uygun yeridir..
İnsan için mevki, servet ve şöhret gaye değildir. Gaye olan mutluluktur. Mutluluğun şartı ise insanın kendi içi ile uyumlu yaşamasıdır. Beni dinle! İçinle, işin ve mesleğin uyumlu olsun. Huzur ve mutluluk bundadır..
Sana senden yakın kimse yoktur. Kendini kendin bil ve tanı; işini ve mesleğini kendine göre seç. Ta ki o iş üzerinde severek çalışabilesin. İnsanın sevmediği ve içinin almadığı bir iş ve meslekte şu veya bu sebeple çalışmaya mecbur olması kadar üzüntülü bir hayat düşünemem. Böyle bir insan, işinin sahibi değil; esiri olarak çalışmaya ve yaşamaya mahkum demektir. Çalışmanın bu türlüsü ise tıpkı esir çalışması gibi hem kişi ve hem halk için gerçek fayda ve verimden mahrumdur. Ne mutlu o insana ki serbestçe seçtiği meslekte severek çalışır. Severek çalışan yorulup yıpranmaz. Ne ceza ve ne ödül kamçısı beklemez. Başkasının işini, mesleğini ve başarısını kıskanıp içini yemez. Her gün işinde biraz daha ilerler. İlerledikçe de işine sevgisi artar ve daha çok çalışır. Bundan da hem kendisi, hem millet ve hem de insanlık için iyilik ve mutluluk doğar..