Efendimiz (sas) her okuduğu âyeti kendine yeni inmiş gibi okuyordu. Onun için sahâbenin dilinde dolaşan bir cümle vardır: "Cebrail'in tazeliğinde Kur'ân okumak." Eğer biz Cebrail'in tazeliğinde Kur'ân okuyabilsek kendimizi hesaba çekeceğiz. Hesaba çekilmeden önce hesaba çekeceğiz. Hâlimiz, ahvalimiz okuduğumuz o âyetlerin bağlamında yeniden gözümüzden dökülecek, hayatımızda farklı bir biçimde anlam bulacak ve bizi başka yerlere götürecek. Eğer böyle yaparsak "İyyake na'budu ve iyyake nesta'în" diyebilirsek Abdullah olabiliriz.
"Evinde yiyecek bir şey olmadığı halde, kılıcını çekip de insanlara saldırmayan kimseye şaşarım!" Ebuzer sadece fakirliğine sebep olana ve onu sömüren kimseye ve kesime kılıç çekmekten söz etmiyor. Aksine halka kılıç çekmekten söz ediyor. Neden? Zira böyle bir toplumda yaşayan herkes, sömürenlerden değilse dahi; fakirliğin olduğu bir toplumda yaşadığı ve buna müdahale etmediği için, o da fakirliğimin ve açlığımın sorumlusudur. Peki, ne kadar sorumludur? Bir sömürgeci ve bir düşman kadar...
Kötü insan yoktur, kötülüğe itilmiş insan vardır. Zararlı insan yoktur, zararlara bulaştırılmış insan vardır. Sen kimseyi günahları ile yargılayacak makamda değilsin çünkü o makam yalnızca Allah'a aittir.