(Halk) iradeden mahrum bir dahiden ziyade orta zekalı fakat sert ve sağlam Tabiatlı kimselerden korkarlar.
Zekası ve iradesi olmayanları da göklere çıkarırlar!
Eski via triumpalis Avusturyası'nın altında, karanlıklar içinde ve çamur deryasında evsiz insanlar sürünüyordu.
Buna yukarıdan el konamazdı. Böyle bir sefaletin içine düşmeyenler arasında bu mesele sadece yüzeyde kalır veya sahte bir duygulanma olarak ele alınırdı.
Mevlana ne güzel söylemiş : "Ne geçmiş var, ne gelecek. Ne geçmişe bak üzül, ne de geleceğe bak tasalan. İçinde bulunduğun anı yaşa ;çünkü o an varsın"
Münih'teki siyasal hava hala bulunaktı. Rüzgar kimi zaman Al man milliyetçiliğinden, kimi zaman da Bavyera Krallığı'ndan yana esi yordu. O tarihlerde (1920/22) Mustafa Kemal Paşa da ittifak devletleri nin işgali altındaki çürümeye yüz tutan Osmanlı Devleti'ne ve Yunanlı ların Megalo İdea'sına karşı Ankara'da başlattığı büyük Kurtuluş Sava şı'nı zaferle noktalamıştı. Hitler bu zaferden kendince bazı sonuçlar çı karıyordu : Örneğin, Almanların pek hoşlanmadıkları (Münih'liler böyle düşünüyorlardı) Prusya'nın başkenti Berlin de, Yahudiler ve sosyal de mokratların egemenliğindeydi ve onlar da topraklarını işgal eden galip ittifak devletlerine karşı direniyorlardı. Öyleyse Münih'te neden bir Ankara olmasındı, hatta mutlaka olmalıydı. Yani Kurtuluş Savaşı buradan yürütülebilirdi, tıpkı Ankara'da olduğu gibi. ..
Kontes Marie Gabrielle Reventlow, bu garip ve beceriksiz tavırlı, şaşılası ölçüde konuşma yeteneği olan Avusturyalıya hayran olan ilk kadınlardan biriydi. Onun gözünde Hitler, "tanrının kutsadığı" geleceğin "mesihiydi" (kurtarıcı). Doğrusu ya, zaman ve ortam da, böyle bir "kurtarıcı" simgesine pek uygundu.
Milliyetçi köktenciler yapacaklarını yaptılar, sonuçlarını hepimiz biliyoruz -Bolşevizm, Faşizm, enflasyon, çöküntü, Hitler, İkinci Dünya Savaşı, Avrupa'nın harabeye çevrilişi, ve evrensel açlık dışındaki bütün yıkımlar.