“Asla bir geleceğe sahip olmamış olduğum günlerden birindeyim. Karşımda yalnızca, bir sıkıntı duvarıyla kuşatılmış, taş kesilmiş bir şimdi var.” Evet bu cümlenin beden bulmuş haliyim. Şimdi ve gelecek arasında kendimi boğuluyor gibi hissediyorum.
Tenhalığı seviyorum.
Sık görüşülmeyen ama bağı da koparılmayan dostlukları.
Sakin mekanları, az rastlanılmayı, kendimle kalmayı, kendimi saklamayı ve de sınırlarımı.
Tanıdığınız kişilerin, bildiğiniz yerlerin, sizin için en önemli anların hiç bir zaman sizi terketmediğini, ölmediğini fakat zaten hiç bir zaman da varolmadığını aniden öğrendiğinizi hayal edin. Bu nasıl bir cehennem olurdu?
Karanlıkta iki gölge, umutsuz, ağır alacakaranlıkta birbirine uzanıyor. Elleri birleşiyor ve ışık, yüz altın kupadan dökülen bir güneşmişçesine sel olup yayılıyor.