Bu evren yalan dolanla ayakta duran ikiyüzlülük dünyasıdır. Hayat sahte pırıltılardan sıyrılsa lezzetsiz kalır. Söner. Aldanmayınca kimsede yaşamak isteği ve cesareti kalmaz. Gerçeği bilmek gönüle ferahlık değil, sıkıntı ve umutsuzluk verir.
Zaman ıstırap demek, ıstırabı çok çekmeyeyim diye her şeyin üzerinden en ağırıyla geçişine göz yummak, sessiz kalabilmek, gördüklerini görmek ama sadece görmek demek. Zaman, bir algının acısından ve yetersizliğinden başka ve daha derin bir algının acısına uzanan yoldaki yolcunun mevcudiyeti demek, yürüyen, önünü görmeyen, görmesinin imkanı olmayan demek...
Kin ve nefret yıkıcıdır; yıkıcılık ise kolay bir iştir. Aşk ve sevgi ise, zordur; fedakarlık, zahmet, özen, yumuşaklık, sabır, alçakgönüllülük, incelik, samimiyet, affedicilik, yardımseverlik, şefkat ve vefakarlık gerektirir.
Modern tüketim kültürü, bir başka deyişle kapitalizm, insanın doğal ve toplumsal arzularını kışkırtmış ve hazzı ön plana çıkarmıştır. Bu bakımdan akıl ve ruh karşısında iştaha öncelik vermiştir. Reklam ve propaganda gibi pazarlama tekniklerini kullanarak aklı ve ruhu manipüle etmeyi başarabilmiştir. Bu işleyiş, modern insanı, ne kadar fazla tüketim yaparsa o kadar mutlu olacağına inandırmıştır.
“Sana gelen ilimden sonra eğer sen onları heva ve hevesine uyarsan, Allah tarafından senin için ne bir dost vardır, ne de bir koruyucu.” (Ra’d Suresi, 13:37)
“Ben senin kadar tahsilli ve akıllı değilim Nimo, ama şunu bil, Cumhurbaşkanı ve sen Batı’dan medet umuyorsunuz, boşuna beklersiniz. Batı insan haklarını, son Müslüman da can verdikten sonra hatırlar.”