“Kadınların ezelden beri bildiği kainat dengelerini erkekler de anlamaya başladıkları zaman, dünya daha iyi bir dünya olarak değişmeye başlamış olacaktır.”
“İnternetten kitap ısmarlamak zahmetsiz ve zaman kazandıran bir yol, ama kitapçı dükkanının kokusunu koklayamadan kitaplara dokunarak sayfalarını karıştıramadan ya da orada bir dostunuzla karşılaşamadan. Neden hiçbir şeyi kararınca kullanamıyor, karşımıza çıkan her yeni şeye saplanıp sonuna kadar tüketmek istiyoruz ki? Hayvanlar bizden daha asil; onlar gerektiği kadarını tüketiyorlar. Üstelik onlar dünyadan kaçmaya çalışmıyor, çünkü onlar dünyanın kendisi, biz ise onları dünyadan kovmaktayız.”
Freud, doğayı ve insanı tahakküm altına alan güdünün ölüm içgüdüsü olduğunu söylemişti. İnsanlar dürtülerinden vazgeçince, toplum olmanın temeline kurallar, normlar, tabular ve yasaklar koyunca birbirlerine zarar vermeyi bırakacakları yanılsamasına kapıldı.
Medeniyetin insanlararası adaletsizliğe ve şiddete karşı bir çözüm olacağını zannetti. Oysa öznenin özgürlük arzusuyla kültür/medeniyet arasına iktidar ve güç girince arada gerilim oluştu. Adalet ve barış arzusunu eşitsizlik problemi bozdu. Aslında kültürün içinde şiddete olanak veren koşulu özgürlükten ziyade eşitsizlik oluşturuyordu.
“Ey bu acıların diyarına gelen ademoğlu! Nasıl bir yere geliyor ve kendini kime emanet ediyorsun dikkat et! Giriş yerinin genişliğine bakarak aldanma.”
“Ve ben Türkiyede
Türkiyeli kadınım
Bahtı karalıyım
Bana bir çember çizdiler
Yetmedi! ‘Yetmez’ dediler
Zincirlere vurdular
Bir adım değil
Bir ayak boyu bile
Çıkamadım dışarı”
-Saniye Çelik-
“İnsan özünü hesaba katmayan, mal, mülk, ve güç düşkünü hasta toplumların ‘iyi’ ve ‘doğru’su ile insan özünü hesaba katan, insanın kendi yaşamında kendisi olarak var olmasını önemseyen sağlıklı toplumların ‘iyi’ ve ‘doğru’su farklıdır.”