Freud, doğayı ve insanı tahakküm altına alan güdünün ölüm içgüdüsü olduğunu söylemişti. İnsanlar dürtülerinden vazgeçince, toplum olmanın temeline kurallar, normlar, tabular ve yasaklar koyunca birbirlerine zarar vermeyi bırakacakları yanılsamasına kapıldı.
Medeniyetin insanlararası adaletsizliğe ve şiddete karşı bir çözüm olacağını zannetti. Oysa öznenin özgürlük arzusuyla kültür/medeniyet arasına iktidar ve güç girince arada gerilim oluştu. Adalet ve barış arzusunu eşitsizlik problemi bozdu. Aslında kültürün içinde şiddete olanak veren koşulu özgürlükten ziyade eşitsizlik oluşturuyordu.
“Ey bu acıların diyarına gelen ademoğlu! Nasıl bir yere geliyor ve kendini kime emanet ediyorsun dikkat et! Giriş yerinin genişliğine bakarak aldanma.”