Aşk hiç ummadığinız anda ummadığınız kişiye doğru akıp giden bilinmez bir hissiyattır. Kalp çarpıntısı, heyecan ve mutluluktur. Aşk adı üzerinde hiçbir zaman net olarak tanımlanamamıs aslında somuttan çok soyut bir kavramdır. Kişi zaman içinde bunu kendi şekillendirir. Karşılık alırsa bu heyecan zaman içinde güçlü bir sevgiye dönüşür, alamazsa da içinde hep bir kıpırtı olarak kalır ve kalmalıdır bundan ileriye giderse artık bu tutku hastalıklı düşuncelere doğru yol alır, işte karakterimizde hastalıklı bir aşka yenik düşüyor. Ya benim olmalı ya benim... parolasıyla hayatını yavaş yavaş çürütüp yok ediyor. İçsel bir roman. Werther'in hastalıklı aşkı karşısında yaşadıkları, hayata bakışi, yaşamının anlamı gibi konular Werther tarafından bizzat hissettiriliyor. Halbuki insan çekilmesi gereken yerde çekilmesini bilse hayat daha yaşanılır kılınacak işte bundan sonrasıda hastalık... Etik ve ahlaki değer olarak bakmıyorum çünkü Werther'in yaşadıkları ve hissettikleri kendince mükemmel olduğu için psikolojik ve travmatik bir durum, bu aşamadan sonra kimse mantıklı davranamaz. İntihar da bir nevi hastalıklı ruh halinin getirdiği bir son ve kişi bunu övünerek anlatıyorsa bunu normal sağlıklı bir kişi anlatıyor diyemeyiz. Bir eleştiride ergenler için uygun bir kitap değil diye okumuştum simdi ben de bu kitabı bitirince aynı fikirdeyim. İlk aşk heyecanı yaşayan ya da acısını ceken yani askla yeni tanışmış gençler icin sakıncalı olur diye düşünüyorum. Lakin kitap çok güzel ve akicı insanın içine işleyen bir acı... bu da yazarın tabiki kalitesi....