Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ilayda D. C.

Ilayda D. C.
@illiadad
‘’..bizim gerçeklik sandığımız şeyin bizatihi kendisi çağlar boyunca inşa edilmiş ve yeniden inşa edilmiş karmaşık bir kavrayıştır..’’
donup kalma
Birçok modern kültür öldürücü tehdit karşısındaki bu içgüdüsel teslimiyeti yargılayıp korkaklıkla neredeyse eşit görme eğilimi göstermekte. Ancak bu yargılama eğiliminin altında yatan şey, insanoğlunun hareketsiz kalmaya dair derin korkusu. Bundan kaçınıyoruz çünkü bu durum ölüme çok benziyor. Bu kaçınma anlaşılabilir bir şey ama bunun bedelini çok pahalı ödüyoruz. Fizyolojik kanıtlar bize bu doğal tepkinin içine girip ve sonra bu halden çıkma yeteneğinin, travmanın olumsuz etkilerinden kaçınmak için anahtar önem taşıdığını açıkça göstermekteler. Bu bize vahşi doğadan bir armağan.
Sayfa 26 - butik
Reklam
katarsis ve travma
Travmanın yoğun duygularını yeniden yaşanmasını teşvik eden bazı katarsis yöntemleri zararlı olabiliyor. Uzun vadede katarsis yöntemleri zararlı olabiliyor. Uzun vadede katarsis uygulamalarının katarsise devam etme konusunda bir bağımlılık yarattığını ve ''sahte anıların'' ortaya çıkışını teşvik ettiğini düşünüyorum. Travmanın doğasından kaynaklanan bir nedenle bir deneyimin katarsis aracılığıyla yeniden yaşanması kişiyi iyileştirmekten çok tekrar travmatize edebiliyor.
Sayfa 19 - butik
travma ii
Travmanın büyüklüğü dünyamızı etkileyen ve ailelere, topluluklara ve toplumlara bedel ödeten olaylara bağlıdır. Travma kendi kendini ebedileştirebilir. Travma, travma getirebilir ve bu böyle devam edebilir, ta ki ailelerde, toplumlarda ve ülkelerde bulunan bizler gibi geçiş jenerasyonları, bu gidişatı durduracak adımlar atana kadar.
Sayfa 17 - butik

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Travma
Doğal içgüdülerimiz çoğunlukla zihnimiz tarafından ezilip geçildiklerinden travmatik reaksiyonu püskürtmeyi başaramıyorlar. Aslında bizler dört ayaklı dostlarımıza sandığımızdan çok daha yakınız
Sayfa 18 - butik
Tütün
Tütünü öküz için icat ettik, çift sürerken bir cıgara içimi dinlensin diye
Sayfa 60 - Ada yayınları
Reklam
Şeytan, Tanrı, İsa ve Sis
Engizisyon bir polis gücü, bir mahkemedir, düşmanın peşine düşer, onu yakalar, yargılar ve mahkum eder. Neye mahkum eder. Hapis, sürgün ve yakılma. Yakılma mı dedin. Evet, önümüzdeki günlerde binlerce, onbinlerce insan yakılarak öldürülecek. Birkaç tanesinden daha önce bahsetmiştin. Kimisi sana inanıyor olduğundan, kimisi senden şüphe duyduğundan canlı canlı yakılacaklar. Benden şüphe etmeye izin yok mu. Hayır. Ama bizim Romalıların Jüpiteri’nin tanrı olup olmadığından şüphe etmeye hakkımız var. Bir tek Tanrı vardır ve o da benim, sen de benim oğlumsun. Binlerce insan ölecek diyordun. Yüz binlerce erkek ve kadın, yeryüzünde çok ıstırap olacak, ağıtlar dinmeyecek, yakılan cesetlerden çıkan duman güneşi örtecek, insan eti korlar üzerinde eriyecek, koku dayanılmaz olacak. Ve bunların hepsi benim hatam. Suçlu sen değilsin, bu senin varoluş sebebin. Baba, bu acı kâseyi benden al. Benim gücüm ve senin görkemin onu son damlasına kadar içmeni buyuruyor. Ben görkem istemiyorum. Ama ben güç istiyorum. Sis dağılmaya başladı, artık kayığın çevresi görülebiliyordu ve su hareketsizdi, esintilerin ve balık sürülerinin bozamadığı bir huzur. Sonra şeytan söz aldı, Onca kanın hesabını verebilmek için gerçekten Tanrı olmak lazım.
Sayfa 340 - Kırmızı kedi
çünkü bizler, Daha dün, der gibi, Bin yıl önce, deriz, zaman karış karış ölçüsü alınabilecek bir sicim değildir, dalgalanan katmanlı bir yüzeydir ve ancak anılar aracılığıyla içine girilebilir.
Sayfa 140
Yosef
Tanrıyla Yusuf’un duydukları pişmanlığın sebebi aynıydı. Tanrı’nın hiç uyumadığı deyişinin yerindeliğinin bir kanıtıdır bu, uyuyamıyor çünkü öyle bir kabahat işledi ki, insan yapsaydı bile asla affedilmezdi.
Sayfa 109
Dil ve kadın
Yusuf’un aksine Meryem ne dindar ne de dürüst biri, ama kabahat onda değil, konuştuğu dili icat eden erkeklerde, çünkü bu dilde dindar ve dürüst kelimelerin dişil hali bulunmaz.
Sayfa 21
İyi ile kötü
Daha bir saniye önce İyi Hırsızı övüp Kötü Hırsıza söven bu adam, ikisi arasında bir fark olmadığını anlayamadı. Belki ikisi birbirinden farklıydı ama, bu onun sandığı gibi bir fark değildi, çünkü iyiyle kötü kendi başlarına var olamazlar, iyi kötünün, kötü de iyinin yokluğudur
Sayfa 12 - Kırmızı kedi
Reklam
Medusa ve ötesi
Üstelik tarihin beni insanlıktan çıkmış bir canavar olarak hatırlamayı seçtiğine inanıyorum, ki bu öykümü daha “münasip” kıldı. Kırılgan ataerki, erkekleri öldürebilen ve kendi kararlarını verebilen bir kadın canavarı kabul edemezdi. Haddinden fazla ürkütücü olurdu, değil mi?
Sayfa 153 - Eksik parça
daha çok yeni şey
Şeylerin bolluğu, fikirlerin kıtlığını ve inançların aşınmasını gizliyordu.
Sayfa 85 - Can
Kelimeler ve cümleler
Kelimeler ve cümlelerle varoluşu, hem kendi varoluşumuzu hem de yurttaki hademe kadınların, marketteki çırağın varoluşunu özetleyen ve aynı zamanda onlardan farklı olarak, “sorular sorduğumuz” için bizi diğerlerinden ayıran metinleri tercih ediyorduk. Dünyayı ve kendini açıklamanın ilkelerini içinde barındıran, bize benimseyeceğimiz bir ahlak sunacak kelimelere ihtiyacımız vardı: “yabancılaşma” ve onun etrafında dönen kavramlar, “kötü niyet” ve “yanlış bilinç”, “içkinlik” ve “aşkınlık” gibi. Her şeyi “sahicilik” terazisinde tartıyorduk. Boşananları ve komünistleri aynı yüzkarası kefesine koyan anne babalarımızla ipleri koparmaktan çekinmesek Parti’ye girecektik. Bir kafede, hayhuyun ve sigara dumanının içinde, bir anda bütün dekor anlamını yitiriveriyor, kendimizi dünyaya yabancı hissediyorduk, geçmişsiz ve geleceksiz, “faydasız bir tutku”.
Sayfa 78 - Can
Tanrım
Sevgili Tanrı! Benden ne diye nefret ediyorsun? Tamam belki haytanın tekiyim ama yasal olarak sicilim temiz… Hırsızlık bile yapmadım, sadece içiyorum… O da her gün değil sevgili Tanrı! Vicdanın var mı senin? Eğer bir frayer değilsen Yüzbaşı Prişçepa’nın elinden bir an önce kayak takımını al! En mühimi ise şu efkârı al başımızdan… Ne dersin, Tanrı var mı ki gerçekten? *frayer: Hapishane jargonunda kendilerinden olmayan, dışarıdan kişiler için kullanılan ve onları “hanım evladı, nanemolla, balkon çocuğu” şeklinde küçümseyen bir tabir*
Sayfa 42 - Jaguar
İlerleme ve gripin
Gerçekteyse, evlerin darlığı çocuklarla anne babaları, kız, oğlan bütün kardeşleri aynı odada yatmaya mecbur bırakıyordu, hâlâ leğende el yüz yıkanıyor, ihtiyaçlar evin dışındaki tuvalette görülüyor, âdet bezlerindeki kan soğuk suda akıtılıyordu. Çocukların nezle ve bronşitleri hardal tozu lapasıyla tedavi ediliyor, büyükler grip olduğunda kendilerini sıcak rom ve gripinle iyileştiriyordu. Erkekler güpegündüz duvar kenarlarına işiyordu. Yüksek öğrenime şüpheyle bakılıyor, gözünü fazla yukarılara dikmiş olmaktan ötürü, meçhul bir yaptırımla alaşağı edilip cezalandırılmaktan korkuluyordu, fazla okumak insana kafayı yedirirdi. Ağzında eksik diş olmayan yoktu. Zaman herkesin yüzüne aynı şekilde gülmüyor deniyordu.
Sayfa 42 - Can
548 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.