Demirin bir gün çürüyeceğini bildiler de zulmün karşısında toprak olup direndiler. Zalime karşı çıkmamanın zalime ortak olmak olduğuna inanmışlardı. Ağa derdi bitti derken dertleri arka arkaya ulandı da, bir yiğit çıktı umutlandırdı onları. Şahinim dediler gözleri gibi baktılar, oğul dediler bağırlarına bastılar. Ovaya doğan güneşti Memed onlar için, zalime doğrultamadıkları tüfekti. Köylünün bir kıymeti yoktu zaten. Eziyet gördükçe umutları azaldı, azaldıkça Memed'e sarıldılar. Çünkü Memed onların adalet sahibi vicdanları, eğilmeyen başlarıydı. Tarlalarda ayaklarını dalayan çakırdikenleri gibi ömürlerini yaralayan bu düzen canlarına yetmişti. Memed ufak tefek bir çocukken, içindeki onurlu yüreğini, gözlerindeki çelik parıltısını kendine siper eden bir kahraman oldu çıktı Değirmenoluk köyünden.
Yaşar Kemal, Çukurova'nın havasından ovasına, yoksul köylüsünden kurnaz ağasına, eşkıyasından sevdalısına, konuştukları dilden yakılan türkülerine kadar dönemi ve insan coğrafyasını öyle güzel anlatıyor ki, köylü dayak yerken bizim canımız yanıyor, çakırdikenli tarlada hayvan güderlerken bizim ayağımız kanıyor, ağa Memed ile anasını aç bıraktığında bizim karnımız gurulduyor, Memed her öcünü aldığında bizim yüreğimiz çarpıyor.
Nihayetinde, Yasar Kemal, dünyalar alınsa da yüreğin parayla satın alınamayacağını anlatıyor.
Keyifli okumalar...