Siz de benim gibi,
Günleri
Sevgiyle isteyerek
Değil de, takvimden yaprak koparır gibi gerçek Bir sıkıntı ve nefretle yaşadınızsa, Ankara güneşi sizin de Uyuşturmuşsa beyninizi, Ata'nın izinde
Gitmekten başka bir kavramı olmayan
Cumhuriyet çocuğu olarak yayan,
Pis pis gezdinizse (o sıralarda adı Opera Meydanı olan) Hergele Meydanı'nda, bu sarı ve tozlu alan iğrendirmediyse sizi,
Bir taşra çocuğu sıfatıyla özlemeyi bilmiyorsanız denizi
Kaybettiniz (benim gibi).
-İnsanlar genellikle en yakınlarına öfke duyarlar.
-Neden
- Çünkü duygusal alışverişler en çok, en yakınımızdaki kişilerle kurulur.
Bunlar kimlerdir? Annemiz-babamız-kocamız-kardeşlerimiz ya da çocuklarımız.
Şu kadınlar ne garip mahluklar. Duygusal durumları ne kadar çabuk değişebiliyor. Küçücük şeylerden nasıl da hemen etkileniveriyorlar. Bir anda dünyanın en mutsuz en kederli, en suçlu insanı iken, nasıl da kolayca gökyüzünün en üst katına çıkabiliyorlar. Sevgileri, tutkuları uğruna neleri göze alabiliyorlar. Onlar için yaşamın temel şartı Sevilmek. Aşk'la Tutku'yla sonsuza kadar Sevilmek ve asla vazgeçilmemek. Her şeyi affedebilirler ama Sevilmeme'yi Asla
Destanları ancak kahramanlar yazar. Çünkü onlar, vazifenin bittiği yerde, ölümü göze alarak çalışmaya devam ettikleri için birer kahraman olmuşlardır... Tıpkı "Çöl Kaplanı” Ömer Fahrettin Paşa gibi... Ruhu şad, hatırası her dem taze olsun...