şimdi acının ne olduğunu gerçekten biliyordum. ayağını bir cam parçasıyla kesmek ve eczanede dikiş attırmak değildi bu. acı, insanın birlikte ölmesi gereken şeydi. kollarda, başta en ufak güç bırakmayan, yastıkta kafayı bir yandan öbür yana çevirme cesaretini bile yok eden şeydi.
Sonra, damdaki Baba’yı gördüm. Tek kenarda duruyordu; Her iki yumuğu da havadaydı. Kükrüyor, yumruklarıyla havayı dövüyordu. Bu, on iki yıllık yaşamımın en muhteşem anıydı: Damda beni alkışlayan, sonunda benimle gururlanan Baba’ya bakmak.