İnsanların en iyisi bile diğerinden neden hep bir şeyler saklar?
(...)
Herkes olduğundan daha sert görünmeye neden çalışır, sanki gönlündekini erkenden dökünce duygularının incineceğinden korkarmışçasına?
Bense bunları gerçek sandım, ben sandım ki o... Fakat aman Tanrım! Bunları nasıl düşünebildim? Bu kadar kör nasıl olabildim? Hayalini kurduğum her şey başka biri tarafından fethedilmişti bile, hiçbiri bana ait değildi.
(...)eskiden de hüzünlüydüm, ama sanki bu kadar canımı sıkmıyordu, sanki şuan aklında olan kara düşünceler yoktu ve sanki biraz daha kolay nefes alıyordum; gece gündüz peşimi bırakmayan bu kara düşünceler ve vicdan azabı sanki daha önce yoktu.
Tamamen hikâyesiz bir biçimde yaşadım. Öyle yaşadım, nasıl derler, 'kendi halimde' yaşadım. Yalnızım, tamamen yalnız, bütünüyle yalnız... Yalnızlık nedir anlar mısınız?
(...)alışkanlıklar, çok derine işlemiş ve bu sebeple değiştirilmesi çok zor davranış biçimleridir. Çocuklukta edinilen alışkanlıklar ömür boyu sizi terk etmez.
Çocuklara seçim yapmayı öğrenme fırsatı verilmesi gerçekten gereklidir, ancak hangi seçeneklerin önlerine konacağına karar vermek ebeveynlere kalmıştır.
1950'li yıllarda L.P. Hartley "The Go-Between (Arabulucu)" adlı romanına şu ünlü sözlerle başlar: "Mazi, yabancı bir ülkedir. Orada her şey farklı yapılır."
Bugünlerde mazi yalnızca yabancı bir ülke değil, adeta başka bir gezegen.