Necip Fazıl Kısakürek ❤️
Mekânın Cennet olsun üstad...
ÇİLE
Gaiblerden bir ses geldi: Bu adam,
Gezdirsin boşluğu ense kökünde!
Ve uçtu tepemden birdenbire dam;
Kâinat nerdedir, ben nerdeyim, sen kimsin
Bu nasıl yanardağ anlamıyorum
İçinde eriyorum, yeniden doğuyorum
Eriyorum yeniden
Kelebeğin ayaklarında
Yorgun bir toz zerresiyim aslında
Sır saklamaz bilirim ayna, canın içinde
Alıyor her gecenin mehtabını bu ağrı
Kâinat mı yanıyor bir aynanın içinde
Âteşinde yol bulan var mıdır göğe doğru
Sen, en güzel aynada görebildin mi seni
Hangi ruhun kokusu yayılıyor âleme
Vermeseydin münzevî bir şâire gölgeni
Gülsuyu damlar mıydı bu esrarlı kaleme
Ellerinden kim tutar dağlara çıktığında
Yollarında büyüyen sevda izleri kimin
Ayine-i Rahşan mi karılır baktığında
Yaraları kan ağlar söyle, hangi hekimin
Sen misin yüz vermeyen, aynalar mıdır bana
Sînendeki her mevsim feleğin âhı mıdır
Hangi ten güle döner düştüğünde yangına
Yoksa ten aynaların bende günahı mıdır
Peygamberler, kâinat sarayının rehberleridir. Sarayın niçin yapıldığını ve saraydaki en kıymetli misafiri olan insanın bu saraya neden davet ettiğini anlatırlar.
İslam dini ise insana gerçek değerini vermiş ve onu kainatın en değerli bir varlığı olarak değerlendirmiştir. Hatta Kur'an tefsiri Lemalar kitabında “İnsan küçük bir kâinat olduğu gibi kâinat da dahi büyük bir insandır.”
"Kitaplar sayesinde insan, farklı asırların en seçkin meclislerine dahil olarak her milletin ferdi, her çağın seyircisi olur. Hatta denilebilir ki sanat kâinat onun için yaratılmıştır."
Sultan-ı kâinat birdir, her şeyin anahtarı onun yanında, her şeyin dizgini onun elindedir; her şey onun emriyle halledilir. Onu bulsan her matlubunu buldun; hadsiz minnetlerden, korkulardan kurtuldun.
Mektubat