Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

meriç kan

meriç kan
@kanmeric
Caan ve Hüddam’ın yazarı
Yazar
Yüksek lisans
Ankara
Mersin
92 okur puanı
Ocak 2021 tarihinde katıldı
Reklam
Caan ve Hüddam’dan
- Peki bir adın var mı? - Var. Adım Deniz - Yani sen bir ruh musun? - Bunu sana söyleyemem - Peki senden korkmalı mıyım? - Hayır. Seni korumak için geldim. Korkman gereken ben değilim…
Karina YayıneviKitabı okudu
Caan ve Hüddam’dan
-Bedenen orada olabilirsin ama ruhlarımız burada yan yana -Sen neredesin ki? -Zaman ve mekanın olmadığı bir yerdeyim
karina yayıneviKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Reklam
Mesela neden senin odanda duran, sen sandalyende veya çalışma masanda otururken, uzanırken ya da uyurken, seni bütünüyle gören mutlu bir dolap değilim? Neden değilim?
“Hüddam ilmi, cinleri ve şeytanları kontrol altına alan kişilere denir Ali. Antik Mısır’a kadar dayanır bu işin temelleri ve bütün dinler, bu Hüddam konusuna değinir. Bu, çok tehlikeli bir ilimdir. Cinlere ve iblislere hükmetme ve istediğini yaptırmayı amaçlar. Cinler ve iblisler, büyüler ve tılsımlarla insanların kontrolü altına alınır.”
Yaşlı kadın, ağlamaktan şişmiş, korku dolu gözleriyle kapıyı açarak, ‘Kızıma bir şey oldu, ne olur yardım edin.’ diyordu. İçeriye girdiğimizde, kızın, dolabın üstüne, bir baykuş gibi tünemiş olduğunu gördük, 30’lu yaşlarda bir kızdı. Kız bizimle, daha önce telefonda duyduğum, ürkütücü bir ses tonuyla konuşuyordu. ‘O benim, çıkın dışarı.’ diyordu. Ne yapacağımızı bilemez hâlde bir süre öylece bekledik. Biraz sonra, siyah takım elbiseli bir adam gelerek, bizim dışarıya çıkmamızı istedi.”
“İsmail’in cinayetinin çözülmesini, her şeyden daha fazla önemsemeye başlamıştım artık. O harabe evde iblisi gördükten sonra, bu dürtü bende daha da büyüdü. Bir süre sonra, olayların rengi değişmeye başladı Ali. Tıpkı senin rüyalarında gördüğün gibi, rüyalar görmeye başlamıştım. Senin gibi tehdit telefonları alıyor, benim o harabe eve gelmemi istiyordu arayan kişi. Bana, ailesine zarar verdiğimi, aynı acıyı bana da yaşatacağını söylüyordu. Kendim için endişelenmiyordum ama, ailem için çok endişeleniyordum. Polisiz biz Ali, sayısız tehditler alırsın bu meslekte. Ölüm korkun varsa, bu mesleği yapamazsın. Bu rüyalar günden güne artmaya ve hatta onu görmeye bile başladım.”
Daha önce rüyalarında ve otobüs yolculuğunda gördüğü iblisi, şimdi de sürücü koltuğunda görüyordu Ali. Rüyalarında gördüğü ve Cevdet’in anlattığı gibi vücudu tüylerle kaplı, kafasının ön tarafında iki küçük boynuz olan, korkunç bir yüzü vardı. Bir an donup kaldı. Kaçması gerektiğini biliyordu ama hareket edemiyordu.
Reklam
- Fakat kitaplarım olmayınca üşürüm ben - Üşümek mi? Neden? - Kitaplar kalbimi ısıtıyorlarda ondan…
peki kim bu Caan?
Peder, ellerini beyaz sakalları arasında gezdirdikten sonra cevap verdi: Çok dikkat etmelisin evlat, Caan senin için geliyor…
Ortaçağ kilisesi rahibi ciddi bir cinsel suç işler, diğer rahipler onun yavaş ve acı çekerek öldürülmesine karar verir. Buna göre rahip canlıyken bir duvarın içinde kalacak şekilde üzerine duvar örülecek ve orada acı çekerek can verecektir.. Rahip bu cezadan kurtulmak için bir teklifte bulunur, bir gecede kilisenin ününü sonsuza kadar devam ettirecek bir kutsal kitap hazırlayacağına dair söz verir. Diğer rahipler de kabul eder. Bir sürü mürekkep ve tabaklanmış 160 eşek derisini yanına koyup kapıyı kapatırlar. Bir süre sonra mürekkep sesi değil de tuhaf sesler, bağırma sesleri duyulmaya başlar. Rivayete göre, rahip saat gece yarısına gelince bu işi başaramayacağını anlar ve bir ritüel yaparak karanlık tarafla bağlantıya geçer. Yardım ister. Şeytanla bir anlaşma yapar, şeytan kitabın hazırlanmasına yardım edecek ama karşılığında rahip ona ruhunu satacaktır. Kabul eder rahip ve böylece Şeytan İncili de denilen Codex Gigas ortaya çıkar. Sabah diğer rahipler kapıyı açtıklarında rahibi yerde baygın halde bulurlar. Yanında ise 92x55 cm büyüklüğünde, 22 cm kalınlığında, 72 kiloluk bir kitap vardır. Dış kapağı tahta üzerine deri ile kaplanmış, üzeri metallerle sağlamlaştırılmıştır. Rahipler bu yeni kutsal kitabı incelerlerken karşılarına bir sayfa çıkar, sayfada sadece şeytanın resmi vardır. Kitabın hazırlanmasını sağlayan şeytan, kitaba kendinden bir iz bırakmış ve kendi görüntüsünü de araya eklemiştir.
Bir efsaneye göre, Sekhmet Ra'nın emri üzerine Ra'ya eskiden inanıp şimdi inanmayanları tek tek yok edeceğine, tüm insan neslini yok etmeye çalışmıştır. Ama Sekhmet insan kanının tadını öyle sevmiştir ki önüne geleni öldürmüştür. Ra'nın rahipleri ve müritlerini bile. Ra çok geç kalmadan Nil Nehri'ni kırmızı bir tozla Nil'e kırmızı rengini verir, ancak bu bir büyüdür. Sekhmet onu kan zannedip içtiğinde büyü onu eski haline çevirir ve insan neslinin tükenmesine Ra engel olur.
Caan ve Hüddam
Kaldırımlarda az önce yağan yağmurun sokak lambasından yansıyan aydınlıkla dansı başlamıştı…
Reklam
Caan ve Hüddam
Araba lastiklerinden yapılmış, sağa sola gelişi güzel konulmuş masalar ve pazarcı sandıklarından bozma oturaklarla, kafeye salaş bir mekan havası verilmişti. Tavana yakın bir yerde tek bir göz pencere bulunuyordu. Duvara, iki eliyle açıkta duran göğüslerini kapatmaya çalışan bir deniz kızı resmi çizilmişti…
Saygı ve rahmetle anıyorum
Ve ben seni sevdiğim zaman Bu şehre yağmurlar yağdı Beni Affet Kaybetmek için erken Sevmek için çok geç
“Hayat, çok usta bir yalancı,” dedi Raskolnikov…
Nefrete sevgiden fazla güvenirim. Çünkü, nefretin sahtesi olmaz!
Bazen insan avunmak için başka çare bulamıyor ama, sen nefsine hâkim ol. Biraz daha yaşlandıktan sonra nasıl olsa başlarsın. Hatta o zaman lazımdır da. Akşamdan akşama iki kadehin zararı yoktur. İnsana dünyayı unutturur. Eh, bu dünya da unutulacak dünya zaten…
Reklam
Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması… İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu… İçimizdeki şeytan yok… İçimizdeki aciz var… Tembellik var… İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey
Buna içimdeki şeytan diyordum, müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum.