Mümtaz bu bakışları, kucaklaşma hıçkırıklarına benzeyen gülüşleri gece gündüz beraberinde taşırdı. Onlar her yerde karşısında idiler. Onun ruhu Nuran'ın bakışlarının yorulmaz dalgıcıydı. Bu zengin deniz altında her an kendisi için yeni kudretler ve yeni azaplar bulurdu. Bu tebessüm Mümtaz'ın teninde, kanında uzviyetinin her tarafında açan bahçelerdi.
Sonsuz gül bahçeleri ki genç adamı çok defa yattığı yatağı, eli değdiği eşyayı, kendi damarında akan kanı koklamak isteyecek kadar hazla çıldırtırlardı. Bu bir Tanrının ziyaretini kabul etmiş cansız şeylerin, bu ziyaretin hatırasıyla canlanması, yaşaması, kısa fakat çok dalgın aydınlıklarda maziyi, hali, istikbali ve etrafını idrak etmesiydi. Nuran'ın geleceği sabahlar erkenden uyanırdı. Doğru denize koşar, yıkandıktan sonra eve döner. Hiçbir iş yapamayacağını bilmekle beraber, bir şeyler yapmağa çalışır, sonunda kapının önünde tıpkı ilk günde olduğu gibi sabırsızlıkla beklerdi.
Kısa makaleler gözüyle başlayıp twitter anon hesaplarının sallamalı floodlarını okuyormuş gibi hissettiğim bir kitap. Bir noktada kendi bildiklerimi bile karıştırdım o kadar derinliksiz içerikler karşısında. Felsefe okumalarına alışmış kişilere aşırı ızdırap verecektir. Beni yine çok sarsmadı genelde felsefe okurken hali hazırda çok kopuş yaşadığım için. Ama bu kitap ekstra kopardı o kısım biraz hoş olmadı. Başlangıç seviyesi için içeriklerin tam yerinde anlatılamaması hiç bilmesem daha mı iyiydi diye de düşündürebilir. Size bırakıyorum. İyi okumalar