Artık hiçbir şeye inanmıyorum, hatta şimdi eşyaların ağırlığından, sabitliğinden, açık seçik gerçeklerden şüphe ediyorum. Avludaki taş havana parmağımla vursam ve sorsam: Sabit misin, muhkem misin? -evet diye cevap verse bilmem inanır mıyım!
Kalbimiz ne kadar beklenmeyen şeylerle doludur; kendi heyecanlarımız önünde ekseriya kendimiz hayrete düşeriz.Deruhî varlığımız hudutsuz ve karanlıktır.Bu hudutsuz karanlıkta yol alabilmek için ya çok cesaretli, ya çok tecrübeli, ya bir ilhama mazhar olmuş kadar ermiş bulunmak lazım gelir.
Zavallı insanlar kendi kendilerini nasıl aldatıyorlar! Ve bir hayal-i ham [gerçekleşmeyecek bir düş] peşinde ne çok para, ne çok vakit, ne çok sıhhat
sarfediyorlar.
Bir dürbünün ters tarafı gibi bu dünya
En büyük şey, en asil şey küçülür burda. Burda yalan para eden biricik iştir,
Burda her şey bir yapmacık, bir gösteriştir.
Ey dağların dertlerini dinleyen rüzgar! Benim artık yalnız sana itimadım var. Gelmiş gibi uzaktaki bir seyyareden. Yabancıyım bu gürültü dünyasına ben.
Etrafımın sözlerine aklım ermedi,
Etrafım da bana asla kulak vermedi. Senelerden beri hâlâ anlaşamadık,
Ben de kestim anlaşmaktan ümidi artık.
Gözlerimde hakikati sezen bir nurla. Etrafımı süzüyorum biraz gururla.
Çıkıyorum bulutları aşan dağlara. Tanrıların başı gibi başları diktir,
Bu dağları saran sonsuz bir genişliktir, Ben de katıp vücudumu bu genişliğe, Bakıyorum aşağılarda kalan hiçliğe.