Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hiç atık bırakmayan, hiç ses çıkarmayan arabalar icat etsek bile, bugünkünden daha çok araba görmeyi kim ister? Ya da ormanlarda, plaj boylarında dev park alanları görmeyi?
Termodinamiğin birinci yasası, basitçe, hiçbir şey karşılığında bir şey elde edemezsiniz der, yani, her şeyin bir bedeli vardır..termodinamiğin ikinci yasası, toplam entropi (düzensizlik ya da kaos) miktarı­nın her zaman arttığını söyler. Bu her şeyin geçip gitmesinin, sona ermesinin gerektiği anlamına gelir; nesneler küflenmek, çürümek, paslanmak, eskimek ya da parçalanmak zorundadır. (Toplam entropinin azaldığını asla görmeyiz. Örneğin, kızarmış yumurtanın kızartma tavasından kabuğuna geri sıçradığını asla görmeyiz. Bir fincan kahvedeki şeker kristallerinin aniden ayrı­şıp kaşığınıza atladığını asla görmeyiz...Atık ısı, kaos ve kirlilik şeklindeki ent­ropi er ya da geç kendi uygarlıklarını yok edecektir. Benzer şe­kilde, gelecekteki uygarlıklar, ormanlarındaki ağaçların hepsini keserek ve dağlar kadar kağıt atığı oluşturarak bilgi üretirlerse uygarlıkları kendi bilgi atıklarına gömülecektir.
Sayfa 463 - ODTÜ Yayıncılık.
Reklam
Kim koca reklam panolarıyla dolu bir dağa tırmanmak ister? Oysa afişler, ne havayı ne suyu ne de çiçekleri kirletiyor; hayvanlara da saldırmıyor. Ama başka bir şeyi kirletiyorlar: Güzel manzaralarda dolaşırken hissettiğimiz güzel duyguları. Hiç atık bırakmayan, hiç ses çıkamıayan arabalar icat etsek bile, bugünkünden daha çok araba görmeyi kim ister? Ya da ormanlarda, plaj boylarında dev park alanları görmeyi?
Sayfa 35 - Günışığı Kitaplığı
Samimi bir çevreci için, optimal habitat, milyonların dipdibe yaşadığı büyük şehirlerdir: Böyle bir şehir çokca atık, hava ve su kirliliği yaratsa da buradaki kişi başına kirlilik, kırsalda yaşayan, çağdaş ve çevre bilinci yüksek bir ailenin neden olduğundan çok daha düşüktür
Müsilaj nedir? Müsilaj, Marmara Denizi gibi kapalı denizlerde zaman zaman ortaya çıkan bir salgı. Prof. Sarı bu salgıyı, "Denizdeki biyolojik üretimin başlangıcını, ilk basamağını teşkil eden fitoplankton dediğimiz mikro alglerin, yani mikroskobik bitkiciklerin aşırı çoğalması sonucu, ortamda vuku bulan bazı şartlara tepki olarak
384 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
11 günde okudu
Dünyayı bu katı denizin üstünde batmadan tutan şey neydi? Her kitap,eser bir birikim sonucu oluşur. Yaratım sürecinde ise yaratıcı kişi, zengin hayal gücünden ve deneyimlerinden yola çıkarak eseri oluşturur. Yalnızca ham bilgi ile oluşturulan eser hazımsızlığa yol açar; iştahı kaçırır. Fakat hayal gücü ile harmanlanan bilgi o kadar lezzetlidir
Saklı Dünya
Saklı DünyaMerlin Sheldrake · Domingo Yayınevi · 202274 okunma
Reklam
Tarih boyunca insanlar, doğadan ihtiyaçları olan şeyleri sağlamıştır: Evlerini inşa etmek, ısınmak, aletler yapmak için tahta; yollar yapmak için taş; ekinlerini sulamak için su... Böyle olması da çok normal. Ama bazen insanlar, doğadan çok fazla alır, doğaya çok fazla atık bırakır ve sonuçta da doğal döngülerin bozulmasına neden olurlar.
Samimi bir çevreci için, optimal habitat, milyonların dipdibe yaşadığı büyük şehirlerdir: Böyle bir şehir çokca atık, hava ve su kirliliği yaratsa da buradaki kişi başına kirlilik, kırsalda yaşayan, çağdaş ve çevre bilinci yüksek bir ailenin neden olduğundan çok daha düşüktür: Sayın yöneticimiz kır evinden işine nasıl gidip geliyor, acaba? Muhtemelen, evini çevreleyen çayır çimen kirlenmesin diye helikopter kullanıyordur…
Nehirlerin özelleştirilmesi
Elbette ki, hava ve su kaynaklarımızın kirlenmesine yol açan büyük bir kirlilik sorunumuz vardır. Ancak sorunun kökeninde kapitalist açgözlülük, modern teknoloji, veya özel mülkiyet ya da serbest piyasa yatmamaktadır. Aksine, sorunun kökeninde yatan şey, yine, devletin özel mülkiyet haklarını korumaması veya uygulamaması gerçeğidir. Nehirler, özü itibariyle, kimseye ait değildir; böyle olunca da, doğal olarak, endüstri, çiftçiler ve hükümet birbirine benzer biçimde nehirlere zehir boca edip durmaktadır. Temiz su ve temiz hava kıt kaynaklar haline gelmiştir; ama buna rağmen, balıkçılık alanlarında olduğu gibi, hâlâ özel kişiler tarafından sahiplenilememektedirler. Örneğin, nehirler üzerinde tam olarak özel mülkiyet hakları olsaydı, sahipleri bunların kirlenmesine izin vermezlerdi. Görünürde bir çözümü olmayan hava kirliliği sorununa gelince, şunun farkında olmak gerekir ki, havaya zehirli atık bırakan fabrikalar, otomobiller ve yakma fırınlar her birimizin özel mülküne zarar vermektedir. Sadece çiftçilerin meyve bahçelerine ve gayrimenkul sahiplerinin binalarına değil, herkesin ciğerlerine ve bedenlerine de zarar vermektedir. Açıktır ki her insanın kendi bedeni üzerindeki mülkiyet hakkı kendisinin en kıymetli kaynağıdır, kirleticilerin söz konusu özel mülke zarar vermesi gerçeği, bu kirletmenin önlenmesi yönünde mahkemeden yasaklama emri alabilmemiz için yeterli olmalıdır.
Sayfa 221Kitabı okudu
Atık plastiklerin oluşturduğu kirlilik doğal ekosistemlere gitgide artarak zarar veriyor. Her yıl 300 milyon tondan fazla plastik üretiliyor ve bunların sadece %14 kadarı geri dönüştürülüyor. Doğaya karışan plastik atıklar her yıl bir milyondan fazla deniz kuşunun ve yüz binden fazla deniz memelisinin ölümüne yol açıyor. Okyanuslara ulaşan plastik atıklar dev girdaplarda bir araya geliyor. Şu anda dünyada bu şekilde beş dev plastik girdabı bulunyor.
Reklam
Kirlilik ve atık
Amerika şehirleri, porsuk ini gibi etrafı çöple kuşatılmış. Kullandığımız herşey kutularda, kartonlarda, tenekelerde yani o pek bayıldığımız ambalaj denen şeyler içinde geliyor. Attığımız şeylerin oluşturduğu tepeler, kullandığımız şeylerden çok daha fazla. Başka hiçbir şeyde göremesek de en azından çöplerde, üretimimizin ne kadar vahşi ve şuursuz olduğunu görebiliriz; atıklar bunun delili. Bunu herhangi bir sistemi eleştirmek için söylemiyorum ama bu kadar çok atığı kaldıramayacağımız bir zaman gelmeyecek mi merak ediyorum; nehirlerdeki kimyasal atıklar, her yerdeki madeni atıklar, yerin dibine gömülen ya da denizin derinliklerine daldırılan nükleer atıklar. Kızılderili köyleri kendi çöpüne fazlaca battığında sakinleri başka yere taşınırmış. Ama bizim taşınacak başka yerimiz yok...
MÜSİLAJ HAKKINDA 2
Çevre felaketi olarak müsilaj ilk olarak 1996'da Adriyatik Denizi'nde görüldü. Adriyatik ve Marmara derin denizlerdir. Marmara'daki en derin yer 1200 metre, Izmir Körfezi'nde ortalama derinlik 30 metre, en derin yeri 100 metredir. Dolayısıyla, İzmir Körfezi'nde mevsimsel olarak sürekli su değişimi olduğundan tabakalaşma görülmez. Ek olarak, İzmir
Bütün Alıntılar
COVID-19 DEDEKTİFLERİ Tayland’daki Khao Chong Pran Mağarası’nda bulunan Buda heykelleri pek çok şey görmüş olmalı. Bu kez ise huzurlarında, ülkeyi karış karış dolaşarak Covid-19’un kökeninin izini süren bilim insanları var. Ratchaburi şehrindeki bu mağara da görevlerinin küçük bir parçası. Tam tekmil koruyucu kıyafetleri içinde yarasa
İnsan faaliyetlerinden kaynaklanan tüm atık salınımı (emissions) aniden dursa bile, iklim değişmeye devam edecek. İnsan kökenli (anthropogenic) sera gazı salınımı azalmadan devam ederse, küresel ısınmayı, okyanus asitlenmesini, çölleşmeyi ve değişen iklim görünümlerini daha da arttıracaktır. Kirlilik, doğal kaynakların aşırı kullanımı ve çevresel bozulma ile ağırlaşan bu salınımlar, dünya çapında insanlar, varlıklar, ekonomiler ve çevre düzenler (ecosystems) için ciddi, yaygın ve geri dönüşü olmayan değişikliklere yol açacaktır.
Sayfa 88 - Scala YayıncılıkKitabı okudu
KIYILARIMIZDAKİ KİRLİLİK Dünyada her yıl 8 milyon ton plastik atık denizlere karışıyor. Türkiye, OECD ülkeleri arasında başarılı atık yönetimi konusunda son sıralarda yer alıyor; söz konusu denizlere karışan plastik olduğunda da dünyadaki en büyük altıncı kaynak ülke. Doğal Hayatı Koruma Vakfı’nın (WWF) Haziran 2018’de yayımladığı rapora göre, dünyada en fazla plastik atık üreten dördüncü bölge olan Akdeniz’deki atıkların %95’ini plastik maddeler oluşturuyor. Her yıl yaklaşık 0,57 milyon ton plastik atığa maruz kalan Akdeniz’in her kilometrekaresinde, boyutları 5 milimetreden küçük 1,25 milyon plastik parça bulunuyor. Bu, her dakika denize 33 bin 800 plastik şişenin atılmasına eşdeğer. Bu hızla devam etmesi hâlinde, plastik atık miktarının 2050 yılında dört katına çıkacağı öngörülüyor. Mısır, Türkiye ve İtalya, Akdeniz’e karışan plastiklerin üçte ikisinden sorumlu. Her yıl yaklaşık 7,8 milyon ton plastik üretilen Türkiye’de 3,7 milyon ton plastik atık oluşuyor ve bunun 1,1 milyon tonu doğaya karışıyor. Geridönüşüm oranı ise yaklaşık %6.
25 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.