1984
Kitap bizi güç ve iktidarın sınırsızca uygulandığı, düşüncenin ve dilin kıtlaştırıdığı, bireyselliğin yok edildiği bir dünyaya götürüyor.
İnsanlar cismen varlığını görmedikleri, adına "Büyük Birader" dedikleri bir parti lideri tarafından kontrol ediliyor. Her daim telekranlarla gözlem altındalar. Akıllarına eski düzeni getirecek her şey yasak. Tarih yeniden, değiştirilerek yazılıyor. Eskiden konuştukları dilden çok farklı olarak "yenikonuş" denilen yeni bir dil üretiliyor. Üretmek yerine köreltmek demek daha mantıklı olur.
"Örneğin iyi sözcüğü varken, kötü sözcüğüne gerek yoktu, çünkü ihtiyaç duyulan anlam aynı düzeyde -hatta daha iyi bir düzeyde- yokiyi ile ifade edilebiliyordu."
Günlük tutmak, birine aşık olmak hatta düşünmek bile yasak ve büyük suçlardan kabul ediliyor. İnsanlar adeta bir robot gibi hareket ediyor. Bu suçlardan birisini yapan kişi düşünce polisleri tarafından tutuklanıyor. Daha sonra buharlaştırılıyorlar.
Karakterimiz Winston ise bu sisteme boyun eğmek istemiyor.
"Özgürlük, iki artı ikinin dört ettiğini söyleme özgürlüğüdür. Bu sağlanırsa gerisi gelir."
Kitap aslında günümüzden çok ipucu verdi. Konusuna uygun olarak soğuk bir üslupla kaleme alınışı, okurken beni de çok etkiledi. Kitapta, "Bir millete tarihini unutturmak istiyorsan, önce dilinden başlamalısın" kaidesi çok güzel işlenmiş.
"Fark etti ki en iyi kitaplar zaten bildiğin şeyleri sana söyleyenlerdi."
Bol bol sembolün ve metaforun olduğu bu kitabı ben çok sevdim. Tavsiye de ederim. Okuyun, okutturun.