Âb-ı Hayat 2 sözleri ve alıntılarını, Âb-ı Hayat 2 kitap alıntılarını, Âb-ı Hayat 2 en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Şehirde elektrikler kesildiği zaman kötü adamlar gezinmeye başlar ya; cinayetler, tecavüzler, soygunlar hep karanlıklarda yapılır, işte karanlık cehalettir ki o cehalette ne cinayetler işlenir, ne tecavüzler ne soygunlar yapılır."
"Sadece bedenler görülüyor, bedenlerle muamele ediliyor, bedenler yediriliyor içiriliyor, gezdiriliyor giydiriliyor yaşatılıyor, hep riya, hep sahtekârlık. Mevcudat bunlar üzerinde dönüyor. Hakikati yaşayan kim, bulan kim, hakikate yanan kim?"
"Ormanda büyüyen adam azgını
Çarşıda pazarda insan beğenmez
Medrese kaçkını softa bozgunu
Selam vermek için kesan beğenmez
Elin kapısında karavaş olan
Burunu sümüklü gözü yaş olan
Bayramdan bayrama bir tıraş olan
Berbere gelir de dükkan beğenmez
Âleme ta'n eder yanına varsan
Seni yanıltır bir mesele sorsan
Bir cim çıkmaz eğer karnını yarsan
Camiye gelir de erkân beğenmez
Daģlarda kırlarda gezen bir yörük
Kimi tımar sıpah kimisi bölük
Bir elife dili dönmeyen hödük
Şehristana gelir ezan beğenmez"
"Kızgınlık duyduğun kişileri sürekli aklında ve kalbinde tutuyorsun, sürekli onlarla meşgul oluyorsun, içten içe onlarla tartışıp duruyorsun; bu neye benzer, sevmediğin kişileri evine almışsın salona doldurmuşsun, oturmuşsun karşılarına kavga edip duruyorsun. Hâlbuki sevmediğin kişileri ne çağırıyorsun evine? Başına dert mi arıyorsun? Bırak gelmesinler."
"İmam-ı Azam'ın, oğluna tartışmayı yasaklamasını hatırladım, dedi Harun; oğlu, 'fakat babacığım siz tartışma yapıyorsunuz' şeklinde itiraz edince, büyük imam şöyle cevap veriyor: 'Biz bir konu hakkında tartışırken, muhatabımızın başına bir kuş konmuş da onu ürkütecekmişiz korkusuyla tartışırdık; karşımızdaki yanlışa düşecek diye çekinerek tartışırdık; fakat sizler bilakis karşınızdakini mağlup etmek için tartışıyorsunuz."
Ekmeği bulamama telaşı, elbiseyi kaybetme korkusu, canları, ekmeğe elbiseye hizmetçi yaptı, köle yaptı, esir etti; halbuki ekmeğin canları hizmet etmesi gerekirdi, elbisenin canlara hizmet etmesi gerekirdi.
"Gönül vardır, fırın gibidir ekmek pişirir; gönül vardır, terzihanedir; gönül vardır, camidir; gönül vardır, meyhanedir; gönül vardır, doğrudan doğruya hayattır. Seninki hangisi?"
"Bunca çirkinlik var, kişi bu çirkinliklerden rahatsızlık duymayacak kadar ölü. Nezle olan hani yemeği tatsız buluyor da, hiç tadı yok diyor ya; aslında kendi tat alma duygusu bozulmuş. Mazluma el uzatmayanın da ruhu hastalanmış, ruhunun tat alma duygusu bozulmuş."