… Sen gülersen bakkal güler, taksici güler, elinde tavşan balonuyla yanından geçen çocuk güler, dilenci kadın güler, otobüsün camından yarı ölü yorgun yüzüyle dışarıyı izleyen dede güler, su güler, hava güler, kar güler, şehir güler, sokak güler.
… Günlerce ağladım. Günlerce, aylarca, sabahlardan akşamlara, akşamlardan sabahlara kadar durdum durdum ağladım. Sonra alıştım. Artık var olmayışına alıştım. Ama öldüğüne hala alışamadım.
… dönerken, yine her Ankaralı gibi, İstanbul’da yaşamadığına sevinirdin.Güzeldi, büyüleyiciydi, her zerresinin ışıltılı bir hikayesi, her köşesinin muhakkak bir mucizesi vardır. Ama gürültülü, kalabalık, hoyrat ve kirliydi. Yalnızca kafesin dışından seyredilmesi gereken bir vahşi hayvandı. Muhteşemdi ama çok tehlikeliydi. Kafesin içine girmeye değmezdi.